“Sosyalizm kurulursa bizim zeytinlikler de geder mi elden İsmail Aga?”
“Gitmez Fevzi, korkma.”
“Korkumdan değil, merakımdan sordum.”
“Sosyalizm geldiğinde kooperatifler kurulacak. İsteyen girer, iste(me)yen girmez bu kooperatiflere. Devlet bu kuruluşları desteklediği için kooperatif üyesi olmak köylünün yararına olacak.”
“Yine toprağı çok olan daha fazla kazanırsa eskisi gibi, ne anladım ben bu işten be İsmail Aga?”
“Kooperatiflerde kârın bölüşümü, ilkin emek, sonra da toprak büyüklüğü göz önüne alınarak yapılır Fevzi. Onun için de eski hamam eski tas olmaz sosyalizm kurulunca. Yeni hamamda yeni tasla yıkanır köylüler o rejimde. Nâzım’n hapiste bize anlattığı böyleydi.”
“Bizim ülkede kim kuracak o rejimi İsmail Aga?”
“Türkiye Komünist Partisi….”
“Ortalarda yok hani Komünist Partisi diye bir şey?”
“Vardır, vardır da biz göremeyiz onu Fevzi. Ama o bizi görür, sen hiç merak etme.”
“Nasıl iş be o İsmail Aga?”
“O öyle iş işte. Yeraltındaki partiler öyle çalışır. Bu anlattıklarım aramızda kalsın olur mu Fevzi?”
“Sen hiç merak etme İsmail Aga.” (Çınarlı Köyün Muhtarı, s. 47- 48)*

Bu diyalogda “İsmail Aga” diye hitap edilen kişi, Nâzım Hikmet’le Bursa Hapishanesi’nde yatan İsmail Başaran’dır. Öküzlerini zeytinliğine soktuğu için babası Rıza’yı köy meydanında döven Ömer Sarı’yı öldürüp hapse giren ve orada Nâzım’dan ilk “sosyalizm dersleri”ni alan, sonra da İznik’in Müşküle köyüne sosyalist düşünceyi taşıyan adam… Başaran’a durmadan soru soran ve aldığı her yanıtla merakı şaşkınlığı dönüşen Fevzi ise, daha sonra “Müşküle köyünün sosyalist muhtarı” olarak ünlenecek olan Fevzi Kavuk’tur… “Çınarlı Köyün Muhtarı” adlı kitap, işte bu insanın; Türkiye’nin en önemli köylü önderlerinden, eski TİP Genel Yönetim Kurulu Üyesi ve Müşküle Köyü Muhtarı Fevzi Kavuk’un yaşamını anlatan biyografik bir romandır.
Kitabın yazarı Hasan Öztürk, yakından tanıdığı ve aynı siyasal hareket içinde yer aldığı Fevzi Kavuk’la günler süren uzun konuşmalar yapmış bu roman için. Kavuk’un ve yakınlarının anlatımları, kitabın yapısını ve içeriğini büyük ölçüde belirlemiş. Hasan Öztürk de kitabın önsözünde, “Bu roman zaten Fevzi Kavuk tarafından yaşayarak yazılmıştır, ben sadece kâğıda döktüm” diyerek, romanın kurgudan çok “biyografik” yönüne vurgu yapıyor.
MÜŞKÜLE KÖYÜNÜN SOSYALİST HAREKETTEKİ YERİ
Sol hareketin tarihinde Bursa’nın ve özellikle de İznik’e bağlı Müşküle köyünün özel bir yeri vardır. İbrahim Balaban da Bursa / Osmangazi ilçesinin Seçköy’ündendir ve o da -ne tesadüf!- Nâzım’ın yetiştirmesidir. Balaban da İsmail Başaran gibi “cinayet”ten Bursa Hapishanesi’ne düşmüş, “Damdaki Baba”nın yönlendirmesiyle resme başlamış ve ünlü bir ressam olmuştur. Tesadüfe bakın ki İbrahim Balaban da sonraki yıllarda Türkiye İşçi Partisi’nin Bursa örgütlenmesinde yer almıştır.

Hemen belirteyim ki, cezaevinde “kader kurbanı” halk çocuklarını eğitip bilinçlendirerek aydınlık toplum önderleri durumuna getiren Nâzım Hikmet’in Müşküle köyünde çok özel bir yeri vardır. “Bursa’da havlucu Recep”, “Fakir köylü Hatçe kadın”, “Irgat Süleyman”, çok severler Nâzım’ı. O yüzden, vasiyetine uyarak Nâzım için ilk çınarı dikenler ve onu her koşulda gizli gizli büyütenler, Müşküle köylüleri olmuştur. İşte Hasan Öztürk’ün kitabının adı da bu “çınar”ın öyküsüyle ilintilidir.
HALK ÖNDERİ EMEKÇİLER
Son yarım yüzyılda nice sosyalizm savaşçısı, “sessiz ve sitemsiz” ayrıldı aramızdan. Ben bunlardan kimini, ancak yaşamlarının son dönemlerinde tanıyabilme mutluluğuna eriştim. Zihni Anadol, Osman İşçi, Zehra Kosova, Mehmet Bozışık (“Boz Mehmet”) ve İdris Erdinç (“Şoför İdris”), “efsane işçi önderleri” olarak tarihimizdeki onurlu yerlerini aldılar. Onlar, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde doğmuş, Sovyet Devrimi’nin başarılarına tanıklık etmiş, tüm varlıklarını insanlığın “eşitlik ütopyası”na adayarak yüzyılın son çeyreğinde yaşamlarını noktalamış çınarlarımızdı.
Adları bu ilk kuşaktaki komünistler kadar bilinmese de sosyalist savaşım tarihimizin “işçi-köylü” kökenli başka önderleri olduğunu unutmamalıyız. Özellikle 60’lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi saflarında tanıdığımız bu “renkli insanlar”, o dönemde sosyalist düşüncenin geniş halk kesimlerince tanınıp benimsenmesinde paha biçilmez katkılarda bulundular. Sözgelimi Antepli “Çoban Hamdoş”un, Türkiye radyolarından yankılanan sesi hâlâ kulaklarımdadır. “Ben Gaziantepli Azap Ali’nin oğlu Hamdoş… Tozun toprağın içinden sürünerek geldim!” diye başlayan o konuşmayla Türkiye’de yer yerinden oynamıştı. Daha başkaları da var: “Terzi Sıtkı”lar, “Kürt Reşit”ler, “İmam Naci”ler, “Kaloriferci Abbas”lar, “Muhtar Fevzi”ler… Hepsi de TİP’in ülkemize kazandırdığı gerçek halk önderleri, sosyalizm savaşçılarıdır…
İLK SOSYALİST MUHTAR
27 Mayıs hareketinden iki ay sonra, Ağustos 1960’ta, henüz 29 yaşındayken, İznik’in yeni kaymakamı, eline muhtarlık mührünü tutuşturup, “Bu köyün muhtarı artık sensin!” diyerek Fevzi Kavuk’u bu göreve adeta zorla getirir. Ama Kavuk, 1963 yılında yenilenen muhtarlık seçiminde AP’li (Adalet Partisi) rakibini büyük oy farkıyla geride bırakır ve bu kez “seçilmiş muhtar” olarak aynı görevi üstlenir. O artık TİP üyesidir ve sosyalist kimliğiyle ortadadır. Genel Başkan Mehmet Ali Aybar’ın da çok sevdiği ve önem verdiği bir köylü önderidir. Partinin Genel Yönetim Kurulu’na seçilir. 1965 yılında Bursa’dan milletvekili adayı gösterilir. Ayrıca Marmara Köy-Der’in Başkanlığını üstlenir. TRT’de Nevzat Şenol ve Hasan Öztürk ile köylü izlenceleri yapar. Partinin isteği üzerine 1969 yılında Bursa’dan yeniden aday olur. TİP’in radyodaki seçim konuşmalarından birini o yapar. TİP’teki çalışmaları sırasında çok sayıda aydınla tanışır, dostluklar kurar. Yaşar Kemal’den Can Yücel’e, Hasan Hüseyin Korkmazgil’den Ataol Behramoğlu’na uzayan geniş bir sanatçı çevresinde hep ilgi ve saygı görür…

BELGESEL BİR YAŞAMÖYKÜSÜ
TÜSTAV (Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı) Yayınları’nın “Sarı Defter” dizisinden çıkan Çınarlı Köyün Muhtarı, bu değerli halk önderinin alçakgönüllü yaşamını romansı bir anlatımla sunuyor okura. Öykü, 13 Eylül 1970 günü, Mahir Çayan önderliğindeki MDD’ci gençlerin TİP Genel Merkezi’ni basmasıyla başlıyor. Yazar daha sonra bu olaydan kalkarak Türkiye’nin son elli yıllık çalkantılı geçmişine doğru tarihsel bir yolculuğa çıkarıyor okuru.
Kitap; yıllar önce bir adli hükümlünün hapiste Nâzım’la tanışmasını, ondan etkilenerek köye döndüğünde arkadaşları arasında sosyalist düşünceyi yaymasını; Fevzi Kavuk’un bu çevre içinde sosyalist bir köylü önderi olarak yetişmesini ve sivrilmesini, TİP’teki savaşımını, TKP’ye katılışını, 12 Eylül faşizmine karşı direnişini başarıyla aktarıyor. Hasan Öztürk’ün özgün bir çalışması olan Çınarlı Köyün Muhtarı, özel olarak Marmara bölgesindeki demokratik köylü hareketinden, genel olarak da 1950-2000 yılları arasında Türkiye’deki özgürlük savaşımından önemli kesitler sunuyor…
ÇINARA GÖRKEMLİ VEDA

17 Şubat 2017 Cuma günü akşamüstü Fevzi Kavuk’un büyük oğlu Gürol Kavuk, Bursa’dan aradı ve ağlamaklı bir sesle, “Gitti koca çınar!” dedi. “Çınarlı Köyün Muhtarı” Fevzi Kavuk’un ölümünden böyle haberim oldu. Gürol’un acılı sesi içime işlemişti. Bir süre öylece devinimsiz kalakaldım. İlk gözağrımız Türkiye İşçi Partisi’nde sömürüye karşı birlikte mücadele ettiğimiz zorlu yıllar, bir sinema şeridi gibi geçti gözlerimin önünden…
Türkiye’nin ilk sosyalist muhtarı ve devrimci köylü önderiydi o. Nâzım Hikmet‘in vasiyetini yerine getirmek için Müşküle köyündeki bir zeytinlikte büyük ozanımızın adına ilk çınarı diken insandı. “Çınarlı Köyün Muhtarı” olarak anılması bu yüzdendi. Yine Bursalı bir başka yoldaşımız olan Hasan Öztürk, onun destansı yaşamöyküsünü daha sonra aynı adla kitaplaştırmıştı.
Fevzi Kavuk, yalnızca Türkiye İşçi Partisi‘nde değil, TİP kapatıldıktan sonraki yıllarda Türkiye Komünist Partisi‘nde de yoldaşım olmuştu. Özetle söylemek gerekirse, Türkiye işçi sınıfı tarihinin halk kahramanlarından biriydi…
Fevzi Kavuk’un cenazesinin 19 Şubat Pazar günü İznik’in Müşküle köyünde toprağa verileceğini öğrenince orada olmam gerektiğini düşündüm. Son yolculuğunda onu yalnız bırakamazdım. Cenaze törenine katılmak için 18 Şubat gecesi Ankara’dan yola çıktım.

Sabahleyin Müşküle köyüne ulaştığımda, köy meydanının ana baba günü olduğunu gördüm. Binlerce insan, yurdun dört bir yanından akmıştı köye! Bursa’dan, Sakarya’dan, İstanbul’dan, Ankara’dan ve yurdun daha pek yerinden gelenler vardı. Her kesimden sosyalistler uğurlamaya gelmişti Fevzi Kavuk’u. Eski TİP’liler, TKP’liler, EMEP’liler, ÖDP’ler bir aradaydı. Ayrıca çok sayıda CHP milletvekili gelmişti. Herkesin sevip saydığı Fevzi Kavuk, cenazesinde solun değişik kollarını buluşturmuştu…
Nâzım için ilk çınarı diken Fevzi Kavuk’un gömütüne de bir çınar fidanı dikildi. “Çınarlı Köyün Muhtarı”, ailesi, dostları ve yoldaşlarının katıldığı görkemli bir törenle toprağa verildi…

Fevzi Kavuk’un gömütü başında yakın arkadaşları konuştu. Bana da söz verdiler. Türkiye İşçi Partisi’nin bir köylüyü sosyalist bilinçle donatarak nasıl devrimci bir öndere dönüştürdüğünü anlattım. Türkiye sosyalist hareketinin çok özgün ve bugüne değin aşılamamış bir örgütü olan TİP’in büyük başarısının gizi de buradaydı zaten: Sosyalist kuramı aydınlar arasındaki entelektüel bir etkinlik olmaktan çıkarıp gerçek özneleriyle, yani emekçi kesimlerle buluşturarak ete kemiğe büründürmek…
Günümüzde kırk parçaya bölünmüş sosyalist yapıların temel eksikliği ise onca deneyim birikimine karşın bu beceriyi bir türlü gösterememelerinde yatıyor…
_____________________________
* Çınarlı Köyün Muhtarı, Biyografik Roman, Hasan Öztürk. TÜSTAV Yayınları, 16 X 23, 280 sayfa. Fotoğraflı. İstanbul, 2007.