imgelem GEZİ Çamlıdere Benli Yaylası Doğa Yürüyüşü

Çamlıdere Benli Yaylası Doğa Yürüyüşü

Haziranda Bir Avuç Huzur

Keşke düşüncelerim de kapansa, gözlerim kapanınca.
Fırtına, William Shakespeare                               

Gün boyu fırtına ve yağmur hakimdi paramparça gökyüzüne. Yer, gök birbirine karışmıştı. Sıradanlıktan uzak kapkara bulutların çöktüğü kentten uzaklaşacağım için umutlu düşlere daldım gece boyu. Sabah uyandığımda aynı kasvetin hüküm sürdüğünü gördüm. Tatlı bir haziran sabahı değildi. Yol Arkadaşım Dağcılık Kulübü ile rotamız Çamlıdere’nin Benli yaylasıydı. Yeryüzü ve gökyüzü, hücrenin duvarlarıdır, demiş Cioran. Güneşin gözlerimizden akması için nasıl yıkmalı duvarları? Doğanın gücüne inanıyorum. Onun yaratıcılığına ve doğurganlığına da.

Çamlıdere Çukurören köyü, İtburnu (Uzunburun) mevkiinden yürüyüşe başladık. Yağmur usulca atıştırmaya başladı. Orman içinden yükselirken ıslanmış çam ağaçlarından yayılan koku ile esrikleştim. “Gökyüzü masmavi gülümsedi yine. Doğa aynı oyununu oynuyor bizimle. Umudun ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi atlasından. Ne aldanış! Bulutların rengi mavi-beyaz mıdır, kurşuni-külrengi mi yoksa?” (Şükrü Erbaş) Uzun yaz günlerinde ısınan dağ yamacı toprağında yürümenin düşünü görmüştüm gece. Çamların iğne yapraklarından süzülen damlacıklar düşümdeki toprağı serinletti. İnceöz yaylasına vardığımızda yağmur dinmiş, güneş ısıtmaya başlamıştı toprağı. Dereler çağıldayarak akıyordu. Papatyalar, çuhalar, unutmabeni çiçekleri, mantarlar, minik şelaleler ve yaprakların üzerinde oynaşan minik su damlacıkları gerçeküstü bir atmosfer yaratıyordu. Zamanın nasıl geçtiğini fark etmeden öğle yemeği molasını verdik. Ormanın kıyısında doyumsuz sohbetlerle dinlendik. Hepimizde biraz oksijen sarhoşluğu vardı. Kuytuluklardan, sık çalıların arasından kerkenezin kesik kesik çınlayan sesi geliyordu. Ciyakladı, azarladı, şakıdı, büyüledi…

Topraktan genç ağaçlar fışkırmıştı. Düzdağ Tepe yakınındaki Özmuş yaylasına vardıktan sonra yükselmeye devam ettik. Özmuş; iki dağ arasında bulunan sulak verimli yer anlamına gelmekteymiş.  1585 m rakıma çıkıp Benli deresi vadisinden Benli yaylasına doğru inişe geçtik. Benli yaylası önceleri Gerede’ye bağlıymış. Ama yakınlarındaki beş köy halkı kendi yaylaları olarak kullandıklarını söyleyerek Çamkoru’ya bağlanmışlar. Tabii bu süreçte küçük çatışmalar olmuş aralarında. Çukurören köyü halkından Benli Hüseyin, Geredeliler tarafından vurularak öldürülmüş. Bunun üzerine olayı büyütmek istemeyen Geredeliler yaylayı terk etmiş.

Gökyüzü açılmış bir kuş kanadı maviliğine bürünmüştü. Bir dere kenarında doğayı dinleme seansı yaptık. Ağaç tepelerinden oluşan kafesin ardındaki mavi gökyüzünde ara ara bulutlar koşturuyordu. Sanki ormanın bir karanlık bir de aydınlık yüzü vardı. Orman denizinden bir açıklığa çıktığımızda önümüze serilen yaylayı gördüm. Yaylanın dört tarafı zengin çam ormanı, tabanı ise yemyeşil çayırla kaplıydı. Osmansin, Peçenek, Yılanlı, Çukurören ve Güney Köyü yaylaları konumlanmış bu alana. Çayırlığa dizi dizi serpiştirilen yayla evleri tepeden bakıldığında tuvaldeki resim gibi görünüyor. Teneke kaplı, ahşap ve taştan yapılmış evler, çayırda otlayan hayvanlar görsel bir şölen sunuyor bizlere. Benli yaylasına jeologlar Benli Düzü diyorlarmış. Bir krater ağzıymış burası, Benli Krateri. Milyonlarca yıl önce olan gaz patlamaları sonunda bugün bu olağanüstü güzellikteki doğa harikası ortaya çıkmış.  Ormandan çıkıp yaylaya indiğimizde pastoral yaşamın içinde bulduk kendimizi.

Tepeden baktığımda her şeyin muhteşem güzellikte olduğunu düşünmüştüm. Ama çayırlığa inip geriye bakıp etrafımda bir tam dönüş yaptığımda, bir sorgunun başlangıcında yoğun ışık altındaymış gibi hissettim. Doğanın haşin bir görüntüsü vardı. Dört bir yanımı saran orman ürkütücüydü. Manzara öyle güzel, öyle yoğun, öyle güçlü ve öyle vahşi ki… Harikalar Diyarındaki Alice gibi mutlu ve tetikteyim. Taşları, toprağı, gökyüzünü yeni bir gözle görüyorum.

Yaylaların ortasına yapılan ortak çeşme kenarında semaverde çayımız bizi bekliyor. Sessiz, sakin bulutların gölgeleri dolaşıyor üzerimizde. Etrafımdaki arkadaşların yüzleri mutlu ve aydınlık. Artık kentin ağır yükünü omuzlayabilirim, duvarları yıkabilirim. Doğanın gücü…

“Bütün iyi kitapların sonunda, bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda, meltemi senden esen, soluğu sende olan, yeni bir başlangıç vardır.”
Edip Cansever

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir