Hem dostum hem meslektaşımdı…
Yazardı, gazeteciydi, karikatürcü idi…
Uzun zamandır yazamıyor, çizemiyordu. Sağlığı iyi değildi. Artık telefonla bile konuşamaz olmuştuk…
Durumu ağırlaşınca sayrılarevine kaldırılmıştı. 21 Mart günü ölüm haberi geldi. Ertesi gün Vakfıkebir’de toprağa verildi. Koronavirüs salgını yüzünden arkadaşları, meslektaşları katılamadı cenaze törenine…
* * *
Adını Trabzon basın tarihine yazdırmış bir arkadaşımızdı. Onunla aynı tarihlerde başlamıştık gazeteciliğe. Mesleki kaygılarımız ve siyasal görüşlerimiz her zaman çakışmasa da altmış yıla varan arkadaşlığımız boyunca hep dost kalabildiğim sayılı gazetecilerden biriydi.
Hikmet Aksoy’la Trabzon’da Hizmet ve Son Haber gazetelerinde birlikte çalışmıştık. Bu gazeteler, elle dizilen, hurda makinelerde siyah beyaz basılan, genellikle iki yapraklı yayın organlarıydı. Dizgi ve baskı tekniği geriydi ama yoğun emekle hazırlanırlardı. Hikmet Aksoy, yıllar sonra Trabzon’da ofset baskı tekniği ile basılan Karadeniz ve Kuzey Haber gazetelerine de emek verdi; oralarda hem haberci hem karikatürcü hem de yönetici olarak çalıştı.
KÖYDE GAZETE ÇIKARDI
Hikmet Aksoy; gazetecilik sezgisi, habercilik coşkusu yüksek bir basın emekçisiydi. Mesleğe ilk adım attığı günden son nefesine değin bu duyguyu hep canlı tuttu içinde. Çizerliği de haberciliğinin ayrılmaz bir parçasıydı. Kısaca söylemek gerekirse, gazetecilik ve karikatürcülük, Hikmet Aksoy’un iki büyük tutkusuydu.
1964 yılında Kütahya’nın Simav ilçesine bağlı Pazarlar köyünde yedek subay öğretmen olarak askerliğini yaparken, Köy Raporu adıyla, aylık “köycü / eğitici” bir gazete çıkardı. Bu alçakgönüllü gazete, Türkiye basın tarihinde köyde yayımlanmış birkaç yayından biriydi. Hikmet Aksoy’un o günlerdeki coşkusunu unutamam! Ben de çok etkilenmiştim bu girişimden ve çalıştığım Hizmet gazetesinde Köy Raporu için özendirici / yüreklendirici yazılar yazarak alkışlamıştım arkadaşımın çabasını.
Hikmet Aksoy, yıllar sonra kendisiyle yaptığım sohbetlerde Köy Raporu deneyimini şöyle değerlendirmişti:
“Köy Raporu gazetesini 1964 yılında güç koşullarda çıkardık. Köyde gazete çıkartarak çocukların eğitimine katkıda bulunmanın yanında yaşlılara gazete okutmak istiyordum. Bunun için öğretmen aylığımın yarısını gazeteye harcıyordum. Şimdi geriye dönüp baktığımda, geleceğe ışık taşımışız diye düşünüyorum. O zamanlar köy olan Pazarlar, şimdi ilçe oldu. Köyde çıkan bu gazete, o dönem İstanbul basınında büyük ilgiyle karşılanmış, kimi yazarların makalelerine konu olmuştu. Dönemin hükümetinden de destek gördüm. Milli Eğitim Bakanlığı’nca takdirname ile ödüllendirildim. Hatta gazetemizin son sayıları Kütahya Valiliği’nin Vilayet Matbaasında basılmıştı.”
GAZETECİ OLUNMAZ, GAZETECİ DOĞULUR!
Gazeteciliği A’dan Z’ye özümsemek, her basın çalışanının üstesinden gelebileceği bir iş değildir. Başarılı bir gazeteci olabilmek için insanda merak, ilgi, sezgi, gerçeği arama dürtüsü, öğrenme ve araştırma tutkusu olması gerekir. Unutulmaz meslek büyüğümüz Şinasi Nahit Berker’in dediği gibi, “Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur!”
Hikmet Aksoy, doğuştan gazeteciydi! Mesleğe, günümüzün ucuz şöhretleri gibi paraşütle inmemişti! Yıllar yılı bu işin çilesini çekmiş, güçlüklerini yaşamış ama ondan hiç vazgeçmemişti. Çünkü henüz çok gençken kâğıt ve mürekkep kokusu sinmişti hücrelerine. Karanlık bodrum katlarındaki köhne basımevlerinde, kir pas içinde gün boyu ayakta çalışılan havasız mekânlarda, Nuh Nebi’den kalma pedal makinelerini, “hurufat” tezgâhlarını; bu tezgâhların başında kurşun tozu soluyarak genç yaşta yaşamlarını yitiren basın emekçilerini, “çilekeş mürettipler”i tanıyarak seçmişti gazeteciliği! Bir gazetenin üretim sürecindeki tüm aşamalarını yaşayarak öğrenmiş; haber toplamaktan metin yazmaya, düzeltmenlikten sayfa sekreterliğine, editörlükten yayın yönetmenliğine kadar uzmanlık gerektiren her alanda kendini yetiştirmişti. Bunun sonucu olarak da gazetecilik yaşamında haber, röportaj, fıkra, makale, mizanpaj, fotoğraf ve karikatür dallarında çeşitli meslek örgütlerinin ödüllerini kazanmıştı.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin “Burhan Felek Basın Hizmet Ödülleri”nden biri de ona verilmişti. Seçici kurulunda usta gazetecilerin yer aldığı bu ödüle Hikmet Aksoy’un değer görülmesi, arkadaşımızın altmış yıllık basın emeğinin Trabzon dışında da değerlendirildiğinin göstergesiydi. Bilindiği gibi, “Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü”, 70 yaşından gün almış ve meslekte 50 yılını doldurmuş basın mensuplarına veriliyor. Hikmet Aksoy, daha önce de Çağdaş Gazeteciler Derneği’nce iki kez “Yılın Gazetecisi” seçilmişti.
İMZA ATTIĞI KİTAPLAR
Hikmet Aksoy, uzun meslek yaşamında yalnızca haber peşinde koşmadı; Trabzon’un basın, siyasa ve ekin tarihiyle ilgili önemli araştırmalara da imza attı. Faik Ahmet Barutçu (1995), Kırmızı Paçalı Güvercin / Ziyad Nemli (1997), Karikatürün Trabzon Boyutu (1998), Trabzon Basını / Gazeteler-Gazeteciler 1896-1998 (1998), Trabzonlu Gazeteci Cevdet Alap’ın Anıları (2008), onun bu alanda kitaplaşmış başlıca çalışmalarıdır. Yayımlanmayı bekleyen daha pek çok dosyası olduğunu biliyorum. Kimi kitaplarında eleştirdiğim yönler olmuştu. O, bu eleştirilerimi her zaman anlayışla karşılamış; “Ne yapayım, kılı kırk yaran birisin, sana kitap beğendirmek kolay değil! Ama uyarılarından yararlanıyorum” demek olgunluğunu göstermişti.
KARİKATÜR TUTKUSU
Hikmet Aksoy, araştırmacı gazeteciliğinin yanı sıra usta bir karikatürcü ve mizahçıydı. Karikatüre ta ortaokul yıllarında merak sarmış, çizgileri 1959’dan beri yerel / ulusal düzeyde pek çok dergi ve gazetede yayımlanmıştı. Bunlar arasında Şaka ve Tef gibi, döneminin önemli gülmece dergileri de vardı. Öğrencilik yıllarındaki ilk çizgi denemeleri ise İstanbul’da yayımlanan Son Havadis, Günlük Spor, Dünya ve Büyük Gazete sayfalarında yer almıştı.
Trabzon basını ofset basım tekniğiyle 1979 yılında tanıştı. Karikatürün ve mizah sayfalarının yaygın biçimde kullanılmaya başlaması da bu dönemde gerçekleşti. Yerel gazeteler yeni teknolojiyle renklenip çeşitlenirken güncel fotoğraf ve karikatür yayımlama olanağına da kavuştular. Daha önceleri Trabzon basınında karikatür yayımlamak çok zahmetli ve masraflı bir işti. Çizimlerin önceden Ankara ya da İstanbul’daki atölyelere gönderilerek klişelerinin yapılması gerekiyordu.
Hikmet Aksoy’un 1980 sonrası yerel gazetelerde hazırladığı “TAKA” adlı mizah sayfaları, kendi alanında bir yenilikti. Karikatür ağırlıklı bu sayfalar, değişik adlarla günümüze değin geldi.
Hikmet Aksoy, esprilerinde yöre kültüründen ve yerel özelliklerden yararlanmakla birlikte “yerel çizer” olmaktan özenle kaçınmıştır. Başka bir deyişle, Karadenizli karikatüristlerin çoğunda gözlemlediğim “çizgili Temel fıkrası” anlayışına pek yüz vermemiş; daha çok “sözsüz karikatür” çizmeyi yeğlemiştir. Bir bakıma, Trabzon’un uluslararası üne kavuşmuş karikatür sanatçısı Ziya Ramoğlu’nun izinden giderek çizgide ustalaşmış ve süreç içinde kendi anlatım dilini yakalamayı başarmıştır.
ANADOLU’YA KARİKATÜR TAŞIYAN GAZETECİ
Hikmet Aksoy yalnız Trabzon’da değil tüm Anadolu’da karikatür sanatının gelişmesi için büyük çaba göstermiş bir gazeteci-çizerimizdir. O, beş kuruş telif ücreti alamdan, hatta giderlerini kendi cebinden karşılayarak her gün onlarca yerel gazeteye Trabzon’dan “karikatür servisi” yapmıştır. Bu işi bir “özgörev” bilinciyle gönüllü olarak üstlenmiş ve son günlerine değin sürdürmüştü.
Hikmet Aksoy’un günlük karikatürlerinin yayımlandığı yayın organlarından biri de Zonguldak’ta çıkan Yeni Ufuk gazetesidir. “68 Kuşağı” devrimcilerinden Sina Çıladır’ın yönetiminde yayımlanan bu gazete, Hikmet Aksoy’u büyük bir sevgiyle sahiplenmiştir. Nitekim gazetenin başyazarı Çıladır, onun karikatürlerini, “Eleştirel aklın gergefinde çizgiyle dokunmuş mizah” diyerek övmüştür.
Hikmet Aksoy’un ilginç uğraşlarından biri de Karadeniz’e özgü “Temel Fıkraları”nın yozlaştırılmasına karşı yıllardır inatla sürdürdüğü savaşımdı. Özellikle absürt Amerikan fıkralarının “Bizim Temel”e uyarlanmasından duyduğu rahatsızlığı her koşulda ortaya koymuş; tepki olarak da “Karadeniz Fıkra Ajansı”nı kurarak “çakma Temel”lere savaş açmıştır! Aksoy, onca işinin arasında, yakıştırma “Temel” fıkralarındaki Karadeniz kültürüne yabancı gülmece öğelerini ayıklamak ve yanlışları düzeltmek için bıkıp usanmadan çaba göstermiştir.
GAZETECİNİN VEDASI
Hikmet Aksoy, vefalı bir arkadaştı. Rahatsızlanmadan önce çok sık görüşür, dertleşirdik. Trabzon basınıyla yakından ilgilendiğimi bildiği için, zaman zaman orada çıkan özel yayınları gönderirdi bana. Ayrıntılı yaşamöyküsünü, nehir söyleşi biçiminde hazırlanan Karınca İzleri adlı kitapta anlatmıştı. Benim de mutlaka bir biyografi kitabımın olmasını isterdi. Çağdaş Gazeteciler Derneği, meslekte 60. yılımı kutlamak için 2017 yılında Ankara’da bir etkinlik düzenlemişti. Hikmet Aksoy da Trabzon’dan gelerek bu etkinliğe katılmış ve benim mesleki çalışmalarım konusunda doğaçlama bir konuşma yapmıştı.
Basınımızın uzun yol koşucularından olan Hikmet Aksoy’un tüm yaşamı gazetecilik mesleğine emek vererek geçmişti. Ayrıca Ziya Ramoğlu‘ndan sonra Trabzon’un en kıdemli karikatürcüsüydü. Türkiye’nin her yöresindeki gazetelere karikatür gönderdiği için Trabzon dışında da tanınan ve sevilen bir sanatçıydı. Ama Trabzon’da yeterli ilgiyi görmediğini düşünüyordu. Her sohbetimizde meslektaşlarının vefasızlığından yakınırdı.
Ozan değildi ama son zamanlarda -biraz da hastalığından kaynaklı- duygusal şiir denemeleri yapıyordu. Ölümünden kısa bir süre önce, 25 Kasım 2019 tarihinde paylaştığı son şiiri, onun bizlere vedası gibiydi:“Bundan böyle
İki hecem kaldı söylemedik
artık ne tutunacak bir dalım var
ne bir pişmanlığım
-bundan öteye-
heybemdeki anılarımı yitirmişim
unutmuşum gölgemi yolcusuz duraklarda
acaba diyorum usumu bıraksam mı burada
gelen geçenin selamını alsın diye.”
Trabzon Basın Tarihi söz konusu olduğunda, Hikmet Aksoy her zaman o tarihin çok önemli bir parçası olarak anımsanacaktır. Hak ettiği ilgiyi ve sevgiyi, keşke yaşarken daha çok gösterebilseydik ona!
ATTILA AŞUT