Dönemeç’in Kemeraltı’ndaki bürosuna uğradığına hiç tanık olmadım. 2. Beyler sokağındaki Bodrum Meyhanesi’ne de… Oysa Bodrum Meyhanesi’ne İzmir’de yaşayan hemen bütün üdeba ve şuaranın yanı sıra ressamlar, müzisyenler, tiyatro sanatçıları, velhasıl kendini kültür-sanat ve edebiyata yakın gören herkes uğrardı. Yaşar Aksoy hiç uğramadı. O zamanlar Yeni Asır gazetesinde çalışıyordu. Sıkı, ödün vermez Atatürkçü kişiliğiyle tanınırdı. Güya Atatürkçü görünüp cehalet denizinde kulaç atanlara benzemezdi; bilgili, bilinçli ve geniş kültürüyle Atatürk devrimlerine bağlı olanlara güven verirdi.
Kurulmasına, kurulduktan sonra tanınıp gelişmesine bir miktar katkıda bulunduğum Ercan Kitabevi’ne zaman zaman uğrar, engin ve geniş tarih bilgisiyle bizi aydınlatırdı. O yıllarda şiire de merak salmış, birkaç şiir kitabına imza atmıştı. İzmir’i bilirdi. Tarihiyle, coğrafyasıyla, gelmişi ve geçmişiyle hem de… Tabii İzmir’i bilinçle sevmeyi de -bir bakıma- o öğretmişti bize. Ben Mustafa Kemal adlı kitabıma önsöz yazdıktan sonra Ben Hasan Tahsin’i yazmam konusunda bilgisi ve elindeki belgelerle beni desteledi. O uzun söyleşilerimizin bir yerinde Yılmaz Güney’in Hasan Tahsin’in hayatını film yapmak için kendisine başvurduğunu söylemişti. Doğrusu bu beni hiç şaşırtmamıştı, çünkü sizler de bilirsiniz ki, Hasan Tahsin gibi bir ulusal kurtuluşçu kahramanı ancak Yılmaz Güney canlandırabilir, filmin hakkını verebilirdi.
Yaşar Aksoy hiç kuşkusuz ulusal kültüründen yana bir gazeteci ve yazar. Nitekim Kırmızı Kedi Yayınları arasından çıkan kitapları, bunun en sağlam kanıtları: Gâvur Mümin’inden Hasan Tahsin’e, Efeler İsyanı, İstiklal Süvarisi. Bence tarihe saygı ve ilgi duyan herkes okumalı bu kitapları. Hepimiz biliriz: Geçmişi olmayanın geleceği de olmaz.
Kişiselleştirmek istemem ama değinmesem olmaz: Yaşar Aksoy’un dostluğu sağlamdır. Ben hiç kimseye kalleşlik ettiğini, arkasından konuştuğunu görmedim, duymadım. Sizinle dost olmuşsa bilin ki bu dostluk -her şeye rağmen değil elbet!- ömrünüz boyunca sürecektir. Dün dost, bugünse düşman olduklarınızı hatırlayın; bu, Yaşar Aksoy için geçerli değildir. Onu dar gününüzde yanı başınızda bulur, hayata daha bir sıkı sarılırsınız.
Yaşar Aksoy, İzmir’i küçük ticaret burjuvazisinin kenti olmaktan çekip kültür kenti olmaya doğru yaklaştırmaya çabalayan kalemlerin belki de en başında gelir. O, bu kente bir armağan, bir katkı, bir büyük zenginliktir. İzmir’in demokrat, laik ve çağdaş bir kent olması için verdiği emek, bütün takdirlerin üstündedir.
Onunla aynı kentte yaşamak, gerçekten de şanstır, talihtir.