Bilinen bir şeydir, sanat etkinliklerinin düzenlenmesi özel ihtimam ve uzmanlık gerektirir.
Eğer güzel sanatların her hangi bir dalı; şiir, öykü, tiyatro, müzik gibi konularda bir etkinlik yapıyorsanız o alanın ustalarını bulmanız gerekiyor. Ya da o alanda demokratik olarak seçilmiş o kesimi temsil hakkı olan örgütlü bir kesimi muhatap alacaksınız.
Eğer nitelik arayacaksanız bu hayatın her alanı için çoğaltılabilir.
Kültür müdürü olarak uzun yıllar yaptığımız çalışmalarda bu durumu hep yaşadık.
Bu yüzden edebiyat ve diğer sanat dalları ile ilgili etkinliklerde o alanın, hem ustaları hem de örgütlü kesimleri ile birlikte çalıştık.
Bunlar Edebiyatçılar Derneği, Türkiye PEN, TYS gibi seçilmiş ve edebiyat insanlarının içinde oldukları örgütlerdi.
Fakat son yıllarda görülen sanat alanındaki bu örgütlenmelerin etkisinin azalma eğiliminde olduğudur.
Bu da üzücü bir durum.
Neyse, hazır konu açılmışken; bu gün size bir edebiyat örgütü olan Türkiye Yazarlar Sendikası’ nın (TYS) öyküsünü anlatmak istiyorum. Daha doğrusu Nesin Yayınlarından çıkan Bir Vicdan Davası[1] kitabından okuduklarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
(Bu arada Aziz Nesin’ nin, madi bir karşılığı olmayacağını bildiği kitabı, tarihe not düşmek adına büyük bir sorumluluk duygusuyla kamuya sunmasının ne büyük bir özveri olduğunu hatırlatmam gerekiyor.
O nedenle Aziz Nesin büyük bir yazar ama aynı zamanda halkını düşünen büyük bir aydındır da.)
AZİZ NESİN 1974’ DE TYS’NİN BAŞKANI OLUYOR
Aziz Nesin, 1974’ de Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kurucularından biridir ve örgütün 1989’ a kadar da başkanlığını sürdürmüştür.
Kendi ifadesi sırf örgütlü güce inancı onun uzun yıllar başkan olarak kalmasında rol oynamıştır.
Bu on beş yıllık süre içinde TYS güzel işler yapar, mesela, İstanbul Tünel’ de bir yer kiralayarak ofis olarak kullanılması bu süre içindedir.
Gene, kitabı toplatılan yazarlara destek olmak, telif hakları ile ilgili girişimler bu dönemin üzerinde çalışılan konularıdır.
Ancak demokrasinin tam olarak işlemediği bir ülkede, yazar örgütlerinin her sorunu çözebileceği beklentisine girmek fazla iyimserlik olur.
Nitekim öyle de olur, toplatılan kitaplar, mahkemelerde yargılanan yazarlar, sansür uygulamaları, çoğalır gider. Tys bunlarla çoğunlukla baş edemez.
Haklı olarak bu durum, yazarları tedirgin eder bir çok yazar kendi örgütüne karşı eleştirel bir tavır içine girer.
SORUNLAR GENEL KURULLARDA DEĞİL BASINA TAŞININCA..
TyS’ ye kızanların sayısı artınca bu durum 24 Eylül 1989 tarihli 2000’e Doğru dergisi sayfalarına taşınır.
Örgüte kızgın olan yazarların söylediği şudur: TYS hakkımızı savunmuyor, turizm şirketi gibi çalışıyor, yöneticileri sık yurt dışına gezi yapıyor, mahkemeye düşen yazarlara sahip çıkılmıyor, bazı yazarlar kayırılıyor vs. …
Bu kızgın yazarlardan biri Tomris Uyar’ dır, TYS’ nin telif hakları konusunda bir şey yapmadığını, Dernek yönetiminde olanların dernek olanaklarını kullanarak yurt dışı gezilerine gittiklerini dergi sayfalarında dile getirir.
Pınar Kür de Karacan Yayınları ile olan davasında TYS’ den destek görmediği konusunu dergiye anlatır.
Bu kervana Gülten Dayıoğlu, Füsun Akatlı, Işıl Özgentürk, Leyla Erbil de katılıyor, örgütün dayanışma ve bir sıcaklık atmosferi yaratamadığından yakınıyor hepsi de…
Bu yazarlara Necati Güngör, Enis Batur, ben sendikanın kapısından bile geçmem diyen Selim İleri, eleştirilerini esirgemeyen Cemal Süreya da katılır.
Bu isimlerin birçoğu Tys’ nin yapısal olarak talepleri karşılamayacağı konusunu dile getiriyor, bir bölümü ise mevcut yönetimin başarılı işler yapamadığını öne sürüyor.
Eleştirilen isimlerin başınd TYS’ nin başkanı olması nedeniyle Aziz Nesin vardır.
Nitekim Nesin de bazı eleştirilerin haklılığını kabul ediyor, esas olarak on altı yıl bir örgütün başında kalmanın insanı yıpratacağı konusunu dile getiriyor. Kendisi de bu işten yorulduğunu söylüyor.
Daha önceki TYS genel kurullarında birçok kez başkan olmayacağını söylemesine karşın, aday çıkmayınca zorunlu olarak görevi almak durumunda kaldığını ekliyor.
Aziz Nesin’ i kızdıran eleştiride bulunan yazarların bu eleştirilerini genel kurul yerine basına taşımış olmalarıdır.
Bu kızgınlıktan 2000’ e Doğru dergisi ve dolayısıyla Doğu Perinçek’ te payını alıyor. Nesin dergiyi etik davranmayıp sansasyon çıkartma peşinde koşmakla suçluyor.
Kavga başlayınca herkes eteğindeki taşı döküyor.
Aziz Nesin, Tomris Uyar’ın dört, Pınar Kür’ ün iki yıldır TYS’ye uğramadıklarını, buna karşın sendikayı çok kolay suçladıklarını söylüyor.
Tabii tartışmalar alevlenince diğer basın organları da işe karışıyor.
Devreye Engin Ardıç giriyor.
Bu zatın diyeceği ne olur ki, ‘ Yazarcıklar Sendikası’ dır yazısının başlığı.
Ardıç, hazır ortamı bulmuşken içindekileri döküyor; bu sendikaya üye olanları kitapları üç beş yüz satan sözde yazarlar olmakla suçluyor.(shf.41)
Hatta hızını alamayıp TYS için “kapatın şunu” diyor.
VE AZİZ NESİN SENDİKA BAŞKANLIĞINI BIRAKIYOR…
Bu tartışmalar sürerken, 2 Aralık 1989 günü yapılan olağanüstü genel kurulda Nesin, başkanlığa aday olmayarak yerini başka bir yazara devrediyor, Oktay Akbal’ a.
Yönetim kurulunda da Demirtaş Ceyhun, Atilla Birkiye, Cengiz Bektaş, Özdemir İnce, Naim Tirali, Hayati Asılyazıcı, İsmet Kemal Karadayı gibi isimler yer alıyor.
KAVGA BİTMİYOR!..
Aziz Nesin, bu kongrede yaptığı uzun konuşmada örgütlenme bilincinden ve bunun gereğinden söz ediyor.
Kendisine ve bu arada TYS’ye yöneltilen eleştirilere yanıt veriyor.
Üyelerin çoğunu duyarlı olmamakla, örgütlerine sahip çıkmamakla eleştiriyor.
Kendisinin uzun başkanlığını eleştirenlere kimsenin sahip çıkmadığı tarihte buna mecbur bırakıldığını belirtiyor. Esasen Uluslar arası birçok örgütte zaten görevinin olduğu dolayısıyla TYS’ de ki başkanlığı birçok arkadaşının iddia ettiği gibi bir çıkar amacıyla kullanmasına gerek olmayacağını dile getiriyor..
TYS’ yi genel kurullarda değil de basın önünde eleştirenleri suçluyor.
En çok gücendiği de Tomris uyar’ dır.
Tomris Uyar’ ı yıllarca TYS’nin kapısını çalmamış, aidat ödememiş olmakla suçluyor.
Gene Uyar’ ın dergiye söylediği, ( …vicdanı olan’ TYS’ yi savunmaz ‘ cümlesi ise bardağı taşıran bir durum yaratmıştır.
Nesin, bu kızgınlıkla genel kuruldaki konuşmasının bir yerinde, (… elini vicdanı sanarak, sarhoşlukla başka bir yerine koymuş olmalı.) diyerek Tomris Uyar’ ı eleştiri bombardımanına tutmuştur.
Kuşkusuz bu ağır eleştiridir. Aziz Nesin, daha sonraki bir konuşmasında pişmanlığını dile getirerek, ‘…keşke dememiş olsaydım.’ diyor ama söz ağızdan çıkmıştır bir kere.
Bunun üzerine genel kuruldan sonra çok sayıda yazar, daha çok da kadın yazar, protesto amaçlı olarak TYS’dan istifa eder.
İş mahkemeye düşer ve uzatmayalım; Aziz Nesin,Tomris Uyar’ a beş bin tl. tazminat ödemek durumunda kalır.
Görüldüğü gibi bir edebiyat örgütü ve hikâyesi..
Günümüzdekilerle kıyaslanınca ne büyük mücadeleler yaşandığı görülüyor.
Sanki son yıllarda bu heyecan azalmış, edebiyatçılar kendi örgütlerinden uzak durmaya başlamış gibidirler.
Bilmiyorum ben mi yanılıyorum?
Not. Aslında bu tartışmalar benim anladığım örgütlülük adına yapılmış tartışmalardır. O nedenle onların edebiyattaki ustalıkları hepimiz nedzdinde bakidir!
[1] Aziz Nesin, Bir Vicdan Davası, Nesin Vakfı Yayınları, 2008 İstanbul