Deneme türünün babası Montaigne, hemen birçoklarınca bilinen ve sevilerek okunan Denemeler’inde felsefeyi yere göğe sığdıramaz. O kadar ki, felsefeyi asık suratlı bulup Kaf Dağının tepesine oturtanlara biraz da sitem ederek, “Oysa,” der, “felsefenin yaşamaya başlarken de, ölüme doğru giderken de söyleyecekleri vardır.”
Felsefe profesörü Afşar Timuçin de Montaigne ile aynı düşünmektedir. Timuçin’e göre felsefe, “insan yaşamının zorunlu bir yüzüdür.” “Oysa,” der ilk denemesinde, “felsefeyi aşılmaz güçlüklerin alanı olarak gören insanlar da onu boş düşüncelerin alanı olarak gören insanlar da günde beş yüz kez felsefe yaparlar.”
1939 Manisa doğumlu olan Afşar Timuçin, yükseköğrenimini Kanada’nın Montreal Üniversitesi Felsefe Fakültesi’nde tamamlamış. 1970’te felsefe doktoru olduktan sonra birçok okulda felsefe, ahlak ve psikoloji dersleri vermiş. Aralıklı olarak on altı sayı çıkardığı Felsefe Dergisi, önemini ve değerini bugün bile korumaktadır.
Felsefe Bir Sevinçtir’de Afşar Timuçin alabildiğine yalın bir dille önce felsefenin ne olup olmadığını tartışmış. “Felsefe yapmak, genellemeler yapmaktır,” diyerek okurunu hazırlamış. Devamla, “Bir insanlık durumunu sözle saptadığınız zaman, bir başka deyişle, bütün bir insanlıkla ilgili bir gerçeği ortaya koyacak görüşler ürettiğiniz zaman filozofsunuz. Yalnız adı büyük filozofa çıkmış insanlar değil, insan üzerine tutarlı görüşler geliştiren sanat adamları da felsefe üreticisidirler,” demiş.
Felsefe Bir Sevinçtir birçok bölümden oluşuyor. Bu bölümlemeler, felsefeye oldum olası önyargılı yaklaşanları bile merak ettirip okumaya çekiyor. Her şeyden önce Timuçin, tam da Montaigne’in istediği gibi, ilk olarak felsefeyi o ulaşılmaz dağların doruklarından alıp bizlerin göz hizasına getiriyor. “Filozof insanüstü bir varlık değil, insanlığın içinde bir bireydir,” diyor. Hemen ardından ekliyor: “İnsanı en çok ve en iyi anlayan kişidir filozof.”
Felsefenin bizim göz hizamıza gelmesi, onu -eskilerin dediği gibi- “harcıâlem” yapmıyor. Afşar Timuçin, kitabının ilerleyen bölümlerinde “felsefe yapma”nın zorunluklarından söz ediyor. “Felsefe yapmaya hazır bir kafa, iyi eğitilmiş bir kafadır. Ya da tüm olumsuz koşullar içinde bile kendini iyi eğitmeyi becerebilmiş bir kafadır.”
Peki, felsefe yaparken nelere dikkat edeceğiz? “Kavramlarımızın nesnel içerikleri, ortak bilincin koşullarına uymak zorundadır.” Çünkü “Her kavram her birimizin kafasında ayrı ayrı anlamlara geliyorsa düşünme ve tartışma olasılığı ortadan kalkmış demektir.”
Böylece bazı haber kanallarında sabah akşam ‘tartışanlar’ın neden saatler süren program sonunda birbirlerini ikna edemediklerinin yanıtını almış oluyoruz. Çiçero’nun dediği gibi, “En üstün iyi üstünde anlaşamayan, bütün felsefede anlaşamıyor demektir.” Afşar Timuçin’e göre önce kavramlarda anlaşmamız gerekmektir. Özellikle felsefenin temel sorunsalları olan gerek varlıkbilimde, gerek bilgi teorisinde ve gerekse estetikle etikte (ethika) kavram-sözcükleri doğru anlamamız gerekiyor. Nitekim Afşar Timuçin yazısının başka bir bölümünde, “… neyi konuşuyorsak onun kavramını az çok dolgun bir biçimde bilincimizde taşıyor olmamız gerekir. Bir kavramı bilinçli bir biçimde edinmiş olmak, o kavrama uyarlı ve karşıt kavramların tümünü de bilinçli bir biçimde kendimize almış olmamız anlamına gelecektir,” diyor.
Gerek kuşağımız ve gerekse bizden önceki kuşaklar “felsefe yapmak”tan artık hepimizin bildiği nedenlerle uzak tutuldu. Felsefeyle uğraşmanın insanın psikolojisini bozduğu bile söylendi durdu. Oysa felsefe, yaşamı ve dünyayı daha bütüncül kavramamızı sağlayan, insanı daha bilinçli ve mutlu kılan yetkin bir entelektüel etkinliktir. “Felsefe yapmak, insanlığın ortak bilincini, tarihsel nitelikli bütünsel bilincini kavramaktır.”
Toparlayacak olursak, sevinçtir evet!
————————————————————————–
Felsefe Bir Sevinçtir, Afşar Timuçin, Aralık 2109, Bulut Yayınları