Eskiden “güfte” vardı. Güfteler, şarkı formunda yazılan, “şiir” ağırlıklı ürünlerdi. Daha çok, Divan Edebiyatı’nın kalıplarına uygun biçimde yazılırlardı. Bu şiirsel sözlerde bir izlek bütünlüğü ve ustalık gözlenirdi. Besteden bağımsız okunsalar da sanatsal değerlerinden bir şey yitirmezlerdi. Çünkü onları yaratanlar, “şarkı sözü yazarları” değil gerçek ozanlardı!
Şimdi öyle mi? Yazının, şiirin uzağından geçmemiş birtakım “medya maymunları”, iki günde hem yorumcu hem besteci hem de söz yazarı oluveriyor! Ama ne sözler! Uslarına gelen uçuk kaçık tekerlemeleri, argo deyişleri, atasözlerini, deyimleri; kimi zaman da salt “kafiye olsun diye” söylenmiş “kel alaka” sözleri alt alta sıralayıp “şarkı sözü” diye piyasaya sürüyorlar. Arkalarında büyük şirketlerin promosyon kampanyaları ve müzik kanalları olduğu için de bu tipler hemen tanınıp paraya ve üne kavuşuyor. Değerli besteciler, güfte yazarları, ozanlar, yaşamlarını yalnızlık ve yoksulluk içinde sürdürürken, müzik eğitimi almamış sözümona bu “sanatçılar” kısa sürede küplerini dolduruyorlar!
* * *
Önce, dünyadaki “müzik elçimiz” Tarkan’ın “Kıl oldum abi!”siyle başladı bu akım. Ardından Yonca Evcimik’in “Abone”si, “Bandıra bandıra ye beni”si geldi. Derken, Mustafa Sandal’la tanıştık. O da evleneceği kızın kendisine mutlaka kazak örmesi gerektiğini vurgulayan anlamlı “mesaj”larla dolu şarkılar yaptı: “Bu kız beni görmeli / Bana kazak örmeli”. Sonra “Araba”lı şarkısı düştü dillere: “Arabası var / Güzel mi güzel / Şoförü de var / Özel mi özel”.
Best FM’de Nihat Sırdar, dalgasını geçmek için diline dolamasaydı, herhalde Çelik adlı şarkıcının o afili kasetinden haberim olmayacaktı. Tam da “zamanın ruhu”na uygun bir şarkı yapmış uyanık bestecimiz: “Artık devir değişti / E tabi Çelik de değişti / Varsa senin ahın… / Benim de vardır vahım.” Burası tam böyle miydi? Değilse de buna benzer bir şeydi işte! Ama sonunu iyi anımsıyorum: “Kısa kes artık bitti / Senin modan geçti / Şimdi o kadın moda / Hadi bay bay…”
Çelik’in görkemli bir şarkısı daha var: “Dongi dongi dong…”
“Ne olur bir şey sorma anne
Sakın babama söyleme
Bilirsin babam hep kızar
Dongi dongi dongi dongi daga da
Dongi dongi dongi dongi daga da dongi dong
Dongi dongi dongi dongi dongi dong,,,”
Japon’lara yapmış herhalde bu şarkıyı Çelik!
Ben “Dongi dongi dong…”lu şarkının sözleriyle eğlenirken, karşıma birden “söz ve beste fabrikası” Serdar Ortaç çıkıverdi! Çelik’i bıraktım, bu kez de onun “başyapıt” niteliğindeki en son ve olağanüstü şarkısıyla kendimden geçtim. Serdar’ın uyak düşürmedeki büyük becerisine de doğrusu hayran kaldım!
Serdar Ortaç, bakın sevdiği kadına nasıl sesleniyor şarkısında: “Ne kadar hoşsun. / Ama çok boşsun!”
Böyle zoraki uyak düşürmelerde usuma hep, “Arabadan atladı / Pantolonu çatladı!” tekerlemesi gelir: Hemen ardından da“Yağdı yağmur, çaktı şimşek / Sen de mi şair oldun be eşşoğlu eşşek!” sözü…
Geçenlerde Serdar Ortaç’ın radyodan bir başka şarkısı çalındı kulağıma. Özellikle nakarat bölümüne bayıldım! Ne diyordu kardeşimiz: “Jötem, mecburen jötem!” “Seni mecburen seviyorum” demeye getiriyor! (Fransızca-Arapça kırması melez bir şarkı dili!) Oysa Attilâ İlhan,“Ben Sana Mecburum” şiiriyle yıllar önce taçlandırmıştı bu temayı.
Serdar Ortaç’ın “Karabiber”iyle ortalığı kasıp kavurduğu günlerde, besteci ve yorumcu Aykut Gürel, “Siyaset Meydanı”nda onun için şöyle demişti: “Bu adamda ne ses var ne bestecilik yeteneği!” Haksız değilmiş demek.
* * *
Analar daha ne cevherler doğurmuş! Hepsini tek bir yazıya sığdırmak olanaklı değil. Sözgelimi İsmail YK adını duymuşsunuzdur. Bu delikanlı, sevdiği kadına “Allah belanı versin!” diye ileniyor:
“Allah belanı versin
Allah seni kahretsin
Bana gelen sana gelsin yaaa
Hayatımı sen mahfettin
Acımadın neler çektim
Kader seni de kör etsin…”
Hani “tu kaka” ettiğimiz arabesk şarkı sözleri var ya, İsmail YK’ninkiler yanında onlar gerçekten çok naif kalır!
Özcan Deniz, “Sen beni öldürcen mi, çıldırtcan mı can?” diye soruyor, “Canım” adlı şarkısında.
Ayşe Hatun Önal, mankenlik, oyunculuk falan derken şimdi de şarkıcılığa soyundu. Allah için, yetenekli kadın. Kadir İnanır’ın “motivasyon mesajları” işe yaramış! Onun “Sütaş Meyveli” reklamlarına da uyarlanan şarkısını dinlerken zevkten dört köşe oluyorum:
“Çeksene elini / Kıracaan mı belimi?” (Bir de “ayılı” bölümü vardı ya, şimdi anımsayamadım.)
Ayça (Tekindor) adlı kızımız da kıvır kıvır parçasına “Yıkılıyo” adını vermiş. (Dikkat isterim: “Yıkılıyor” değil, “Yıkılıyo”…) Şöyle sözler geçiyor şarkının içinde: “Buraları yıkılıyo, benden yıkılıyo / Her gün peşime bıyıklı takılıyo…”
Şarkının bir de nakaratı var ki, yeme de yanında yat:
“Ben seni seçtim tahminim doğru / Yasla başını degajeme doğru!”
“Degaje”, giyimle ilgili Fransızca bir sözcük. Bir yaka modeli imiş. Şarkıcı kızımız, burada “eğretileme” yoluyla, “Başını göğsüme yasla” demek istiyor herhalde!
Bursa’nın Osmangazi ilçesinde görev yapan Tuna Camisi’nin imamı Lütfü Taşçı bu şarkıyı dinleyince kendinden geçmiş! Sonra oturmuş, İslam inancına uyarlayıvermiş şarkının sözlerini:
“Buraları yıkılıyo, nurdan yıkılıyo / Her gün peşime şeytan takılıyo / Ben İslam’ı seçtim, tercihim doğru / İndir başını hadi secdeye doğru…’
Demek bazen böyle “hayırlara vesile” de olabiliyor popçularımız!
* * *
Mansur Ak’ın “Gazla Gitsin!” şarkısını da yabana atmamak gerek. Şarkının sözleri çok anlamlı:
“Unut gitsin! / O seni evde uyuyor zannetsin / Unuttuğunu görsün dellensin!” (Evet, bu çok “anlamlı” şarkıyı TRT FM’de dinliyorum! Bir zamanlar tek bir sözcüğün vurgusu yanlış oldu diye şarkıların denetimden geçmediği TRT’de! Her şey ne kadar değişmiş, değil mi?)
Bir başka popçumuzun şarkı sözleri de şöyle: “Şu yaptığına bak! / Adam sanmıştım lan!” (Özel radyolardan birinde dinledim.)
Şimdi de Fatih Erkoç’un ekranlarda ve radyo mikrofonlarında bülbül gibi şakıdığı reklam şarkısına kulak verelim: “Baharda kokan otlaaaarrrrr…….. Kuşlaaaaarrr… Çiçekleeeeeerrr… Ve mutlu inekleeeeerrrr!…” Evet, bu da SÜTAŞ’ın “Mutlu İnekler” şarkısı! Bir ara MFÖ’nün solisti Mazhar Alanson da yanılmıyorsam Garanti Bankası için garip bir tekerleme eşliğinde böyle bir reklam müziği yapmıştı. Kulağıma her çalınışında irkiliyordum. Ama şarkıcılar bu tür uyduruk reklam müziklerinden, kendi albümlerinden daha çok para kazanıyorlar.
Ercan Saatçi, bir şarkısında diyor ki: “Biz burdayız gitmeyiz / Ülkemizi bekleriz / Karşı çıkan olursa…” sonrasını boş bırakmış. Herhalde “Anasını belleriz!” demek istiyor. Ya da “Dan!… Dan!… Dan!…” Öyle ya, lafın tamamı deliye denirmiş! Ercan Saatçi’nin, “Ya sev ya terk et”çilerden bir farkı var mı?
Türkçe pop müziğin prenslerinden Murat Boz, bugünlerde sevgilisine hayli öfkeli. “Sana aşkım minimum / Sana öfkem maksimum” diyor şarkısında. Dilimiz, “aşk ve öfke” bağlamında yeni bir ölçü birimi kazanmış oluyor böylece!
Bir de “Özgür Kız” Nil Karaibrahimgil var. “Erik kadar aşksızım / Dutlar kadar şansızım” diyor “Meyve Tabağı” adlı şarkısında:
“Çekirdeksiz kabuksuz
Bir üzüm kadar yalnızım
Hiçbir dalı tutamadım safsızım
Birkaç güzel fikir buldum ama elden çıkardım
İnanırsam insafsızım tatsızım
Kasa kasa toplanmış
Turuncuya boyanmış
Portakallar kadar sıkıldım
Birkaç güzel anım oldu ama elden çıkardım
Ben yaşarken insafsızım tatsızım
Erik kadar aşksızım
Dutlar kadar şanssızım
Çıkarsa biri kiraz gibi ansızın
Birkaç güzel erkek buldum
Ama elden çıkardım
Ben severken insafsızım tatsızım”
Unutmuş olanlar için anımsatmak isterim: Nil Karaibrahimgil, “Neşet Ertaş da kim, adını hiç duymadım!” diyen popçu kızımızdır!
Gökhan Özen ise, “Benim için n’apardın? / Portakal mı soyardın?” diye soruyor sevgilisine:
“Benim için n’apardın
Ayazda mı yatardın
Portakal mı soyardın
Sırtında mı taşırdın
Hamallık mı yapardın
Aman ne bileyim ben”
Şimdi bir de “Uzaylı” şarkıcımız oldu. Ne var ki Mustafa Topaloğlu şarkıcıdan çok oyuncuya benziyor. “Survivor” yarışmasında bile boy gösterdi. Konuk olarak çağrıldığı televizyon izlencelerinde sürekli şaklabanlık yaparak ilgi toplamaya çalışıyor. Şarkılarının sözleri de kendi düzeyini yansıtıyor. Onlardan birinin adı, “Geri Zekâlı Sevgilim”:
“Sende biraz akıl olsa beni severdin
Düşünce ve mantık olsa sen de severdin
Sevilecek insan bendim neden sevmedin
Geri zekâlı sevgilim benim…”
Karadenizli şarkıcının sevgililerine hep böyle tepeden bakma ve eril seslenme huyu var! Onları severken dövüyor adeta:
“Hey yabani yabani
Bozayisun kafami ,
Geldi bahar aylari
Sevişmenin tam zamani.”
Neyse, Mustafa Topaloğlu’nu uzaylı dostlarıyla baş başa bırakıp bir başka magazin figürü şarkıcıya getirelim sözü.
Nihat Doğan, gündemdeki konular üzerinde sivri diliyle yorum yapmaya pek meraklıdır. Hatta kendisini biraz “kenar mahalle filozofu” falan sanır! Tarsus’ta cinsel saldırıya uğrayıp vahşice öldürülen Özgecan Aslan’ın ardından attığı “tweet” çok tepki çekmişti. “Siz de mini eteği giyip soyunup laik sistemin ahlaksızlaştırdığı sapıklar tarafından tacize uğrayınca da bas bas bağırmayacaksınız” diyerek hem tecavüzcüye sahip çıkmış hem laik kadınlara hakaret etmişti.
Bu durum beni hiç şaşırtmadı. Çünkü adam, “taciz” olgusunu şarkılarında da meşrulaştıran biri. Örneğin bir şarkısında açık açık, “Benim olmazsan taciz ederim” diyordu. İşte o şarkının sözleri:
“Görür görmez onu kalbim duruldu
Benim olacak dedim kendi kendime
Eş dost ne der bilemiyorum amma
Elde etmezsem ölürüm bil
Tuttuğumu deli gibi koparırım amma
İyilikle olmazsa vallahi zorla
Benim olmazsan taciz ederim
Bana gelmezsen yer bitiririm
İnadım inat bunu biliyorsun
Benim olacaksın sana yemin ederim”
Özgecan‘ı kaçırıp tecavüz eden, sonra da yakarak öldüren kafa budur işte!
* * *
“Popçu” diye ortalıkta dolaşan ucuz şöhretlerin “şarkı sözleri”nden kimi örnekler sunduk.
Bu sözlerin nasıl bir sığlık ve çiğlik içerdiği ortada. Yazınsal hiçbir değer taşımıyorlar. Türkçe açısından da hayli sorunlu duruyorlar. Ama hepsinden daha önemlisi, şarkıların ruhuna sinmiş olan cinsiyetçi “erkek egemen” söylem! Görülüyor ki saçma sapan söz yarışına giren piyasa şarkıcıları, düzeysizlikte sınır tanımıyorlar!
Şimdi gelin de, o delidolu Aysel Gürel’in ince duyarlıklarla harmanlanmış güzelim şarkı sözlerini aramayın!