- Ursula K. Le Guin’den ZİHİNDE BİR DALGA - 22 Şubat 2023
- “BORGES’İN EVİNDE” - 13 Şubat 2023
- AYKIRI BİR KALEM: JOSE SARAMAGO - 11 Kasım 2022
Hayır hayır, söz bana ait değil, Martialis’in. Ben de zaten Montaigne’in Denemeler’inde görmüştüm. Yıl 1972 filandı. Denemeler, dönüp dönüp okuduğum bir kitaptı. Avrupa’ya düşünmeyi öğreten bu hazcı filozof, beni de çok etkilemişti. Martialis gerçi bunu her dergide, her yayınevinde, her etkinlikte, velhasıl hayatın hemen her alanında görünmeyi erdemden sayan görgüsüz, cahil, süfli tipler için söylememişti, işaret ettiği şey başka bir şeydi ama aşağıda gördüğünüz alıntıya cuk oturdu diyebiliriz gibime geliyor.
“Her insanın yaşama katılımı “kendi var oluşunu gerçekleştirmek için” gösterdiği çabalardan oluşur. Bu konuda toplumsal güdüler ne yönde etkiler yapmaktadır? İşte burada “popüler kültür” büyük oranda dijital araçları (TV’ler, bilgisayarlar, tabletler, cep telefonları vb.) yoluyla, internet üzerinden şu mesajı yaymaktadır: Olabildiğince görün, on-line iletişim kur, ne yolla olursa olsun çok para kazan, bir biçimde ünlü ol. Bu yolla “var olmak”, kişinin kendi benliğini yok ederek imaj kültürünün kurbanı olarak yaşamaktır. Beş yaşındaki çocuğun elinde tabletle oynaması onu böyle bir geleceğe hazırlayacaktır. Bir giyim firmasının küçük çocukları “tarzı olan çocuklar” adı altında moda dünyasının sevimli üyeleri yapmaya çalışması böyle bir sonuca atılan adımlardır. (Erdal Atabek-Cumhuriyet, 22,09.2014)”
Çocukluk ya da ilgençlik yıllarımdan hatırlarım: “Kip… Erkekler için erkekçe giyim” diye bir reklam vardı. Erkek gibi görünmek istiyorsanız (kim istemezdi ki?!) -demek ki- KİP adlı o mağazadan giyinecektiniz. Bir bakıma hepimizi erkek olup olmamakla sınıyordu. Aynısının tıpkısı şu sıralar bir diş fırçası/macunu reklamında da var. Güya o marka fırçayı/diş macununu dünyanın en ünlü doktorları salık veriyorlarmış.
Şimdi bu örneği bizim şu edebiyat dünyasına uyarlayacak olursak…
Evet, sosyal medyada sayıca çok takipçisi olmak, yazılı/görsel iletişim araçlarında sıklıkla görünmek, adından birçok yerde söz edilmek, hâsılı ünlü olmak -yazık ki- yazınsal anlamda nitelikli olmanın önüne geçmiştir. Hangi türde yazıyor olursa olsun hemen birçokları “ünlü olma”yı her şeyin önüne koyuyor, bu yüzden de hata üstüne hata yapıp önüne geleni ezip geçiyor. Yahu söyler misiniz bana “başeditör” ne demektir? Ya “yazar koçu”? Hazrete editör olmak yetmemiş, bir de “baş”ı olmuş! Breh breh… Ya “yazar koçu” ne yapar? Sözgelimi, benim böyle bir “koç”um olursa bana ne türde yazıp yazmayacağımı mı salık verir? Peki, “filanın refakatinde yaratıcı yazarlık atölyesi”ne bir şey demeyecek misiniz? Yoksa paranızı şrakk diye basacak mısınız?
İşte bu her yerde ve zamanda görünme, her yerde olma arzusunun temelinde bana sorarsanız eziklik duygusu var. Ne denir bilirsiniz: Allah kurtarsın!
Vayyyy hocam sonunu yine çok iyi bitirmişsiniz?