Boyna onu düşünürdüm” diye devam eder Külebi. Şu sıra içimden sürekli bu iki dizeyi mırıldanıp duruyorum. Sanki ben yazmışım gibi. Bir zamanlar Halim Yazıcı’nın “Bir kent terkedilirken sigara yakılır beyler” dizesini benimmiş gibi gezdirdim durdum belleğimde. İyi şairlerin böyle bir özelliği var galiba. Ya da başka bir şekilde söyleyecek olursak, iyi şairler belleğimize böyle güzel dizeler bırakırlar. Sonra orada yıllar boyunca yaşayıp dururlar.
*
Siz bu yazıyı okurken ben bir haftalık Balkan turu için Üsküp’te olacağım. Bizimkiler vaktiyle o taraflardan gelmişler. Babaannem Florina doğumlu. Dedem Kasap Etem Yavaşlı Yanyalı. Nazım Hikmet de Florina doğumlu, bilirsiniz. Necati Cumalı da… Yahya Kemal ise Üsküplü. Balkanlar’dan gelip yurdumuzun özellikle bazı bölgelerine yerleşmiş olanların atalarının Osmanlı İmparatorluğu zamanında Orta Anadolu’dan toplananlar olduğu söylenir. Fetih için sefere çağrılanlar önce İstanbul’da toplanır, sonra oradan Viyana’ya doğru sefere çıkarlarmış. Eh, zamanla kimi ölüp kalmış oralarda, kimi bir daha dönmeyip yerleşmiş. Evlenip çoluk çocuğa karışmış, gelmiş bu günlere… O bakımdan hep derim: Bu coğrafya, ırkçılık yapmaya en elverişsiz ülkedir.
*
Şu geçen sonbaharda Bornova’da mini bir kitap fuarı açılmıştı. Nova Art Kids Yayınları ile Altın Kitaplar’da imza günüm vardı. Orada kulağıma geldi: Bir gazetenin kitap ekinde çocuk kitapları tanıtan birine birileri başka birilerinin yayımlanan yeni bir kitabını göstermiş. Çocuk kitaplarını tanıtan aynen şöyle demiş: “O kitap bana ulaşmadı.” Yani demek istiyor ki, “Bana ulaşmayan kitap, yok kitaptır!” Tıpkı BBC için söylendiği gibi: “Eğer BBC haber yapmamışsa Amazonlardaki filan kuş ötmemiş demektir.” Pes doğrusu. Demek ki bizim insanımız pek aydın, pek demokrat vs görünse de özünde iktidar budalası olabiliyor. İktidar olmayagörsün, muhalif yerine koyduklarını gözünü kırpmadan ezebiliyor.
*
“Yahu, âşık olmayı özledim be!” dedi. Ondan böyle bir serzeniş beklemiyordum, ama yaptı. Kavuşmaktan filan söz ettiği yoktu, yalnızca âşık olmak istiyordu. Yani kendinin dışına taşmak, varlığının başkasının da yüreğinde sürüp gitmesini arzulamak, başka birini yüreğinin sıcaklığında saklamak istiyordu. Benim ilk tepkim “Vay anasını!” oldu. Aşkın kendine âşık olmak böyle bir şey sanırım. İnsan bedeninin yağa, karbonhidrata, proteine, vitamine ihtiyacı var. Ruhunun ise böyle bir şeye galiba.
Kamyonlar hâlâ kavun taşıyor mu bilmem ama kahır taşıdıkları kesin!