- Vaaaar Tazeeee, Yağlııııı, Sıcak Boyoz! - 12 Ekim 2023
- Zaloğlu Rüstem - 31 Temmuz 2021
- Dargın mıyız? - 24 Temmuz 2021
Gerçekten sevdiğiniz birini kaybettiğiniz zaman içinizdeki boşluğu asla bir daha dolmayacağını düşünürsünüz. Bu birinin ölüm haberi veya ayrılık acısıyla yaşadığınız bir duygu olabilir. Ölüm veya ayrılık, gidenin yeri kimi zaman doldurulamaz. Hep bir yerlerde, çok uzakta değil kalbinizin minicik kenarında, sizi arada yoklayan bir çizik, küçük bir yara olarak kendini hatırlatır. Kitaplar eski fotoğraflar gibidir diye yazmıştım. Kütüphanelerimiz, kitaplarımız gömdüğümüz birçok anıyı içinde barındırır.
Kitaplarınızı kurcalarken şiir kitabının içinden küçücük bir not düşer avucunuza, ‘Ben buradayım’ diye… Sizi yıllar öncesine götürür, hediye edilmiş bir kitabın girişi sayfasına el yazısıyla bırakılmış bir not ‘Senin için’ ‘Senin güzel yüreğine’ ‘Sevgi dolu bakışını hiç kaybetmemen dileğiyle’ belki de öfkeyle yazılmış bir not…
Geçmişimiz her zaman tozpembe değil elbette, hepimiz zaman zaman hatalar yapıyoruz. Sadece biz mi? Büyük anlı şanlı yayınevleri bile yaptıkları yanlış veya ticari hatalar nedeniyle edebiyat dünyasının unutulan, kaybolan yayınevleri olmadı mı?
Doksanlarda bu günlere göre daha az kitap basılır ve çevrilirdi. Yayınevleri Cumhuriyet Kitap ekinde önümüzdeki yıl yayınlayacakları kitapları önceden duyururdu. Okur o listeye göre kitapçılara takip ettikleri yayınevi ve yazarların kitaplarını sormaya başlardı. Yılı hatırlamıyorum bir yazı okumuştum bir önceki yılı değerlendiriyordu. Hangi yayınevinin kaç kitap yayınladığını yazıyordu. Çok şaşıracaksınız belki Afa yayınları (O zamanlar Afa yayınları vardı) on kitap İletişim yayınları on beş kitap Adam yayınları (Adam yayınlarını hatırlıyor musunuz?) on beş kitap gibi…
Hermann Hesse’nin kitapları ilk Afa yayınlarından çıkmıştı. O meşhur Siddartha ve Bozkırkurdu’nu oradan okumuştuk. Binbir Gece Masalları’nı 16 cilt olarak derli toplu olarak ilk onlar basmıştı. Yayınevlerinin en büyük sorunu dağıtımdı. Bastıkları kitapları kitabevlerine oradan da okura ulaştırmakta bazen dağıtımcılar nedeniyle sıkıntılar yaşıyorlardı. Bunu çözmek için kendileri farklı girişimlerde bulundular. Bunlardan ilki Afa, Altıkırkbeş, Cem, Hil, Kesit gibi yayınevleri birleşerek Dada dağıtımı ve Kelepir kitabevlerini kurdular. Papirüs, İletişim ve Ayrıntı isimlerinin baş harfi olan Pia dağıtımı kurdu. Süreç içerisinde bazı yayınevleri bu dönem kan kaybetti ve kapandı.
Adam Yayınları şampiyonlar ligi gibiydi. Türk ve Dünya edebiyatının bilinen birçok isminin kitapları buradan çıkıyordu. Yaşar Kemal, Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Orhan Veli, Oktay Rıfat, Edip Cansever, Özdemir Asaf, İlhan Berk’in dizeleri yayınevinin bastığı kitaplar sayesinde bize ulaşırdı. Ayrıca edebiyatımızı biçimlendiren Adam Sanat ve Adam Öykü dergilerini çıkarıyorlardı. Prestijli dergilerdi.
Om yayınları vardı. Hakan Günday’ın ‘Kinyas ve Kayra’ kitabı ilk bu yayınevinden çıkmıştı. Ahmet Ümit’in ‘Kukla’ kitabının çok fazla okura Om yayınları ile ulaştığını hatırlıyorum. Küçük İskender’in ‘Papağanıma Silah Çekme, Bir Nedeni Yok Yalnızca Öptüm’ kitapları ilk aklıma gelenler. Kimler yoktu ki; Kemal Sunal, Sevim Burak, Mine G. Kırıkkanat, Gökhan Akçura, Nedim Şener, Dost Körpe, Hüsnü Arkan, kitaplarıyla Om yayınlarındaydı.
Yayınevi eski hızını kaybettiği bir dönem Hürriyet Pazar eki veya ilk sayfadan dönemin Cumhurbaşkanı’nın aldığı bir kitabı haber yapar. Ertesi sabah haberi okuyan birçok kişi kitabı almak için kitabevlerine koşar. Bu Kostas Mourselas tarafından yazılan ve Om yayınlarından çıkan “Kızıla Boyalı Saçlar” kitabıdır. Bir dönemin ve insanların resmini çizen kitap; okuru kışkırtıyor, gözlerini gerçek hayata, hayatın gerçeklerine çevirmesini sağlıyor. Yalın ve mizah dolu bir anlatım; egemen sisteme ve sistemin savunucularına, benimseyenlerine karşı gözü pek, alaycı, sert bir eleştiri sunuyor. Bu kitap şuan Kırmızı Kedi yayınlarından çıkıyor. Okumanızı tavsiye ederim.
Sadece şiir kitabı basan İyi Şeyler yayınlarını ve kitap kapaklarını unutmak mümkün mü?
Bir dönemi, kaybettiklerimizi; dostlarımızı, arkadaşlarımızı ve hatta sevgililerimizi yine bir doksanlar parçasıyla hatırlayalım.
Sertap Erener’in Lal albümünden bir şarkı “Üzgünüm gidenler için / üzgünüm bitenler için / sadece çok üzgünüm / dargın değilim… N’olur sen de beni affet… Bir gün çalınırsa kapımız / Tekrar anılırsa adımız / o zaman sarılır kanayan yaramız”
Dargın değilim, sadece çok üzgünüm…