imgelem DENEME SANATIN VE SANATÇININ YERİ

SANATIN VE SANATÇININ YERİ

Ne dersiniz, bir fıkra ile peşrev yapalım mı? Fıkra şöyle: Gariban köylü, kadıya gidip,  “Kadı efendi, senin öküz benim öküzü süstü,” demiş. Kadı, “Olur böyle şeyler canım, geçer gider,” deyip kaykılmış. “Yahu durun, yanlış söyledim,” demiş bu kez Köylü, “Benim öküz senin öküzü süstü.” Kadı efendi bunun üzerine hışımla, “Öyle miii?” demiş, “getir bakalım şu kara kaplıyı, ne yazıyor.”

Diyesim, bizim sanat/sanatçı meselesine de bakışımız aynı: Muhalefet yaparsa, tu kaka, ama biz kahve döverken hınk derse mesele yok. Yıllar önceden kalmış belleğimde, söz galiba Sabahattin Eyüboğlu’na ait. Şöyle diyordu Eyüboğlu: “Bütün çağlarda sanatçının soylusu ezilenlerden yana, soysuzu da ezenlerden yana olagelmiştir hep.”

Bana sorarsanız şu soyluluk/soysuzluk sıfatlarını yalnız sanatçılar için değil, benzer birçok meslek için kullanabiliriz. Dahası, ezilenlerden ya da ezilenlerden yana olmanın “insan olmakla” ilişkilendirilmesi gerekir. Kim ki işçinin, köylünün, esnafın, kamu emekçisinin yanında mücadele ediyor, ona “insan” derim ben.  

Bilmem ki şöyle itiraz eder misiniz? “Peki, o zaman kraliyetten yana olduğu bilinen Balzac’a ne diyeceğiz? Açlık adlı harika bir romanı kaleme alan fakat tavrını ezenlerden yana alan Knut Hamsun’a, -belleğim beni yanıltmıyorsa- P. Eluard’a ve daha nicelerine ne diyeceğiz? Onları sanatçı, ya da daha dar anlamıyla yazar olarak kabul etmeyecek miyiz? Yani siyasal seçimlerini sanatlarının önüne mi koyacağız? Yazıp çizen, sanatın birçok dalında eser veren ama ezilenlerin karşısına cepheden çıkmayan binlerce oyuncuya, ressama, müzik insanına haksızlık etmiş olmaz mıyız?

Seçim sizin tabii. Dilerseniz “Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” diyen Atatürk’e nazire olsun diye siz de “Ben sanatçının iktidara yakın, hiçbir biçimde eleştiri yapmayan, yöneticilere methiyeler düzen, yılışıklarını severim,” diyebilirsiniz. Ben demem! Bir insan müzik yapıyor, resim çiziyor, sahnede oynuyor, edebiyatın seçtiği türlerinde eserler veriyorsa hiçbir iktidarın borazanı olamaz. Sanatçı dediğin, her durumda muhaliftir. Kendine bile!

(Yeri geldi: Bugüne değin kitaplarım birçok yayınevinde çıktı: İnkılap Kitabevi, Bulut, Kırmızı Kedi, Altın Kitaplar, Çizmeli Kedi, Etki, Nova Art-Kids… Yazılarımla belki on/on beş dergide göründüm. Ama yazmaya çalışan, yazmayı yazarak ve okuyarak öğrenmeye çalışan biri olarak hiçbir yayıncıya, editörüne vs yazılarımı ya da kitaplarımı yayımladıkları için teşekkür etmedim, minnet duymadım. Ben yazdım, onlar yayımladı. Onlar kitaplarımı sattı, ben telif ücretimi aldım; hepsi bu kadar. Karşılıklı saygının dışında fazladan sevgi gösterisine gerek var mıydı? Bence yoktu! İşimizi yaptık.)

1 thoughts on “SANATIN VE SANATÇININ YERİ”

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir