imgelem DENEME BAZI OKURLAR, BAZI YAZARLAR

BAZI OKURLAR, BAZI YAZARLAR

Aşağıdaki metni bana bir ders olsun diye aldım. Sonra istedim ki siz de okuyun ve aldığım ‘ders’in soldan sağa, yukarıdan aşağıya ebadını görün. Öyle anlaşılıyor ki bu iş yazıp geçmekle olmuyor. Bana ne arkadaş, ben yazar geçerim, el âlemin yorumu beni ilgilendirmez, diyen eşhas da var elbet ama ben onlardan değilim. Mevzuyu bilmeyenler için kısa geçeyim: Bir süre önce P Kitap Yayınlarından bir hikâye kitabım çıktı: Aşktan Öte Bize Yakın adıyla. Adettendir diyerek bazı tanıdık ve dostlarımıza imzalayıp takdirlerine sundum. Allah benim belamı versin; ne bileyim ben Grand Kanyon’dan aşağı bir gün yaprağı attığımı! Üstüne üstlük aşağıdan ses gelsin diye bekliyorum yüzlü yüzlü. Gelmedi tabii. Geçiştirici bir şeyler söyleyenler oldu ama öylesine işte: Okuduk mu okuduk! Eee? E’si me’si yok; okuduk. Buraya kadar yaşadıklarımdan çıkardığım ama nedense bir türlü öğrenemediğim ders şu: Bedava kitap o-kun-mu-yor! İnsanlar, para verip satın aldıklarını okuyor, işte o kadar.

P Kitap Yayınları ise ilginç bir süreci başlatmış: Kitabı yazar/şair/entelektüel/editör vs sıfatı olmayan bazı kişi ve okuma gruplarına sunup yanıt beklemiş. Ne mutlu ki beklediği yanıtlar peş peşe gelmeye başlamış. Yayıncı, gelen yanıtların bazılarını benimle paylaşıyor. İşte aşağıda okuyacağınız o paylaşımlardan yalnızca biri. Grand Kanyon’daki dost ve arkadaşlarım umarım görür, okur.

Kahramanımız Metin. Fabrika işçisi. Arkadaşları ona “Hayran gönüllü” diyor. Kime hayran? Güzel kadınlara. Aslında aşka özlemi var, bir kadın tarafından sevilmeye, el ele gezmeye de, de’si var işte. Evli iki çocuk, yaş da 40’a yaklaşmış. Arada vicdanı “yapma böyle şeyler! “dese de Metin yine aynı Metin. Öyle çok ki âşık olduğu. Birine tutuldu mu aklı fikri onda. Kimiyle aynı fabrikada çalışıyor. Kimi mahalle kızı, kimi barda, kimi yolda gördüğü, kimi komşu kızı “Abi” diyor. Kimine evli olduğundan bahsetmiyor, kimine fabrika benim diyor “Benim Köroğlu” ya da “bizimki” diye bahsettiği eşi fark etmiyor mu sanki olanları, hâlini, tavrını?
Ne olacak bakalım bu aşka âşık Metin’in sonu?

💧İkinci bölüm 💕Kasabada
Kahramanımız işsiz güçsüz. Tutturmuş bir Sevilay. Sevilay görüyor, Sevilay duyuyor, Sevilay’la konuşuyor, Sevilay’ı anlatıyor. Her yerde Sevilay.. Kahvede, terzide, kasapta, evde sinemada. O nerdeyse, Sevilay orada… Bir “Niçe “bölümü vardı ki o bölümü iki kere okudum çok hoştu. Bir de “rüzgâr esmediği zaman nerede durur?” diye bir soru sordu. Herkesi aldı bir merak. Sahi nerede durur? Sanki hep Sevilay’da esip, Sevilay’da duruyordu. Peki, Sevilay var mıydı? Hayal miydi? Düş mü? Neydi? Kimdi onu bu hâle koyan? Sinema filmi ama siyah beyaz filmler gibi, sanki bir sanat müziği nâmesi gibiydi en efkârlısından ya da en hareketlisinden, sanki sahilde yüzüne vuran esinti gibiydi kitap. Arada sert esip gerçekleri yüze vuran. Güzel ince mesajlar vardı anlayana. Sadece aşk yoktu, aşkı arayan da. Aşktan öteydi kitap. Ah bu erkekler dediğim de çok oldu okurken, özellikle bu Metin sayesinde. Küçücük çevresinde aslında onca sorun, geçim sıkıntısı varken hayallerle, aşklarla yaşama tutunan, var olmaya çalışanlar.

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir