imgelem DENEME Zaloğlu Rüstem

Zaloğlu Rüstem

Hepimizin çocukluk kahramanı vardır. Bizler genellikle çizgi filmlerden etkilenirdik. Süpermen, Batman, Örümcek Adam… Ben en çok He-Man’i severdim. Adam isimli karakter kılıcını yukarı kaldırır, ‘Gölgelerin gücü adına!’ der kılıcını göğsüne çeker ‘Güç bende artık!” dedikten sonra He-Man olur. Bir de bize anlatılan masalların kahramanları vardı. Hikâye yazmak kadar anlatmakta önemlidir. Hikâye anlatıcılığı artık neredeyse bir meslek haline gelmeye başladı. Eskiden anneanne, babaanne ve dedelerimizin anlattığı hikâyeler bizim için çok önemliydi. Bazılarını tekrar tekrar dinlemekten çok keyif alırdık. Yusuf Atılgan’ın annesi, okuduğu kitapları köyün en büyük ağacının altında topladığı kızlara o kadar büyüleyici ve inandırıcı bir şekilde anlatırmış ki, herkes onun yarattığı edebiyat dünyasında kaybolur, hayranlıkla onu dinlermiş. Yusuf Atılgan ayrıca anneannesinin anlattığı masalları çok severmiş. Babam arada bize kısa kısa hikâyeler anlatırdı. Ben en çok Zaloğlu Rüstem’i beğenirdim. Onu, efsanevi güçlü kahraman He-Man’a benzetirdim. Çocukluk işte…

Zaloğlu Rüstem, Hz. Ali Hikayesi

“Rivayet olunur ki Hz. Ali Allah’ın Aslanıdır. Bu kendisine ilk söylenildiğinde Hz. Ali, bir benlik duygusuna kapılır. ‘O kadar güçlüyüm ki Rabbim bana Aslanım dedi’ der.  Allah’a, ‘Rabbim, senin yarattığın güçlülerden birini bana göster’ der. Bir gün Cebrail insan kılığında gelerek Hz. Ali’ye ‘Mezarlığa git Rüstem’ diye seslen der. Mezarlığa giden Hz. Ali ‘Rüstem’ diye seslenir. Birçok mezardan ‘Efendim’ diye ses gelir. Cebrail, ‘Zaloğlu Rüstem diye seslen ama sakın elini verme!” der. Tekrar mezarlığa dönen Hz. Ali ‘Zaloğlu Rüstem” diye seslenir. Büyük gürültüyle mezardan birisi çıkar. Toprağa basar ve beline kadar gömülür. ‘Ya Ali, tut elimi çıkayım’ der. Hz. Ali yerden aldığı bir taşı Zaloğlu Rüstem’in eline tutuşturur. Zaloğlu Rüstem taşı sıkıp suyunu, üfleyip tozunu çıkarır. ‘Ey Ali, Allahım sana Aslanım dedi. Bana Kedim deseydi, sen o zaman Zaloğlu Rüstem’i görseydin’ dedi. Bu masal da burada bitti.”

Yıllar sonra kim bu Zaloğlu Rüstem diye araştırırken ünlü İranlı şair Firdevsi’ye ait olan “Şahname” (Şahname eski İran efsaneleri üzerine kurulu manzum destandır.  2 cilt olarak Kabalcı yayınlarından çıktı.) adlı eserde Rüstem büyük bir kahraman olarak gösteriliyor. Türk edebiyatında Rüstem-i Zal, halk ağzında ise Zaloğlu Rüstem diye anlatılıyor.

Rüstem girdiği savaşlarda yenilmeyen, pehlivan, aynı zamanda kişilik ve bedensel olarak güçlü, heybetli bir komutanmış. Anlatılan hikâyelerde okla vurulamayacağı iddia edilen ve tüm düşmanlarına korku salan bir yiğit. Geçen yıl bu büyük kahraman kitaplaştırıldı. Firdevsi’nin Zaloğlu Rüstem’i Kapı yayınlarından basıldı. Küçük bir alıntı bu efsanevi karakter hakkında bize ön bilgi veriyor.

“Doğu kahramanlık anlatılarının en ünlü, en yiğit ve en sevilen karakterlerinden biri, Rüstem… Firdevsi’nin başyapıtı Şahnâme’nin başkahramanı… İslâm öncesi İran coğrafyasında, Eşkaniler döneminde yaşamış ünlü komutan ve emir olan Rüstem, büyük kahramanlıkları ve dilden dile dolaşan anlatımlar sonunda mitolojik bir kahramana dönüşmüştür… İran başta olmak üzere Doğu kahramanlarının neredeyse pek çok özelliklerini kendisinde toplar. “Yedi yüz batman ağırlığındaki gürzü”, “çok güçlü kemendi”, “yıldırım hızındaki atı Rahş” ve “hiçbir darbeden etkilenmeyen zırhı” vs. vs…

 Rüstem’in efsanesi, onun yaşadığı dönemin sonrasında kaleme alınmış her tarihsel ve efsanevi eserde yer almış; kahramanlığı, cesareti, korkusuzluğu, yardımseverliği gibi güzel davranışlarıyla da simgeleşmiştir. Bu simge kişiliğin en kapsamlı hikâyesi…”

Çocukluğumun çizgi filmleri ne güzeldi. Şimdi tekrar eski bölümleri izliyorum. Yeniden çekilen birçok yapım eskisinden daha kötü, He-Man tekrar çekilmiş. Hiç beğenmedim. Bu karakterin en büyük özelliği kılıcını havaya kaldırıp ‘Gölgelerin gücü adına!’ der, sonra kılıcını göğsüne çeker ‘Güç bende artık!” dedikten sonra He-Man olur. Fakat yeni çekilen He-Man çizgi filminde kılıcı göğsüne çekmiyor. Acayip şeyler yapıyor. Yok, bence olmamış…

Çocukluğumuzun güzelliklerini bile değiştiriyorlar. Dediğim gibi, şimdi açtım eski bölümleri tekrar izliyorum. Ah o günlerin TRT’sinin gözünü seveyim.

İran edebiyatı ve sineması yanı başımızda duruyor. Bir başka yazımın konusu ‘Hace Şemseddin Muhammed’ olacak. Babaannemin dediği gibi ‘Bildin mi?’

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir