imgelem DENEME YARALAR HEP AYNI

YARALAR HEP AYNI

Bu toplumun yaraları aynı, belki hepimizin de.  Birini darda görünce yüreğimiz yanıyor, kendi dertleri ile çaresiz, çözümsüz olanın yerine kendimizi koyuyoruz. Ötekini anlamaya çalışıyoruz. İşte böyle bir şeyi 2000’ li yılların başında, Bursa’ da yaşamıştım. Uğradığım bir yakınım, bizim Erzurum’ da çok tanınan Aşık Reyhani’ nin Bursa’ nın bir köyüne göç ettiğini söylemişti.  Şimdi bile anımsıyorum yüreğimin nasılda cız ettiğini.

Babamdan biliyorum göç olayının nasıl bir yıkım olduğunu, hele bu bir aşığın ya da büyük bir ozanın göç’ ü ise daha da beterdi. Çünkü aşıklık geleneği kendi coğrafyası ile vardır; aşığı başka bir yere koyarsanız nefes alamaz, dili tutulur, söyleyeceği türküyü söyleyemez.
Aşık Reyhani’ nin yaşayacağı durum da tam da buydu bana göre. Erzurum’ da Halk Aşıklarının geceler boyu türkü söyleyip sözlü halk masallarını anlattıkları kahvehaneler Bursa’ da olamazdı ki!

Doğu illerinde bu gelenek iyi kötü halen sürüyor, orada aşıkların yanık ve duygulu türküleri halkın dilinde.
Batı’ ya doğru gelindiğinde bu türküler başka bir biçime bürünür, şarkıya, arabeske, ya da popa dönüşür.
Bu bir sosyolojik gerçek; farklı kültürler ve gelenekler, davranışlara ve duygulara böyle yansıyor ne yazık ki…
Üzüldüğüm buydu, bir balığın sudan çıkarılıp sonra ona ‘ hadi yaşa’ denmesi gibi bir şeyin Aşık Reyhani’ ye reva görülmesiydi.

Reyhani bu gidişini şiire dökmüştü, açtım o türküyü içindeki sitemi, gamı, hüznü bir kez daha dinledim:
“Yel devirsin sebeplerin kökünü
Sırtıma verdiler sitem yükünü
Kırk senedir beklediğim ekini
Harmana dökmeden yaktım gidirem”

***

Bir ozan elli yıldan sonra bir yeri niye terk eder? Baktım, Reyhani’ nin hayatına, neydi onu bu kadar sitemkâr kılan sebep? İran’ a kadar uzanan bir geçmiş, görünüyor, oradan önce Kars’ a, ardından Erzurum’ a göç söz konusu olmuş.

Reyhani, 1932 ‘ de Hasankale’ nin Alvar Köyü’ nde doğuyor.  Pir elinden aldığı bade ve gelenekler doğrultusunda Aşıklık yolunda bir ömürü geçirmiş. Oğlu Yüksel de babası Reyhani’ nin yolundan gitmiş, o da halk aşığı, bu geleneği sürdürenlerden. Ne yazık ki oğul Yüksel, otuz yaşında trafik kazasında bu dünyadan genç yaşta ayrılıyor.
Reyhani’ nin düzenli bir tahsil hayatı görülmüyor ama şiir ve görüşlerini içeren dört kitabı var. Bir söz ustası…
Yaşamı iniş çıkışlarla dolu; kırk yılını geçirdiği Erzurum’ dan sitem ederek ayrılması bunu gösteriyor.
Genç yaşta oğlunu kaybedişi onda büyük bit travma yaratmış olmalı. Buna geçim dertlerini de eklemek gerek.
Ve kim bilir daha neler, neler… Ölümü ise 2006 Bursa.

***

Aradan yıllar geçti Reyhani 2006’ da Bursa’ da kendi deyimiyle ‘gurbette’ aramızdan ayrıldı. Aralık 2020’ da gene bir başka halk aşığı çok genç yaşta bu dünyaya veda etti. Engin Nurşani; daha otuzlarındaydı. Yarı Alman, yarı Maraşlıydı. Babası Aşık Ali Nurşani. İkisi de çok sevilen isimlerden. Genç yaşta kaybedilen Engin Nurşani’ nin ölümü, baba oğul arasındaki kırgınlığı gözler önüne taşıdı. Ali Nurşani, Engin Nurşani; öbür yandan Aşık Reyhani ve oğul Yüksel arasında olanlar gibi…

Derinlerinde saklı trajedilerin izdüşümlerini taşıyan hayatlar…  Birbirine ne kadar da benziyorlar.  Aşık Reyhani’ nin Bursa’ ya göç ediyor, Ali Nurşani 1978 ‘ de Almanya’ ya… Sonra oğullarla babaların arası açılıyor.  İki oğul da erken yaşta hayatını kaybediyor. Ne yaman bir durum! İki yaralı baba!

Ali Nurşani aynı zamanda toplumsal sorunlara da türkülerinde yer veriyor, Mahsuni gibi… Oğul Engin de aynı yoldan gidiyor. Baba Nurşani’ yi, 1978 Maraş katliamı Almanya’ ya savuruyor. Sonra sırf orada kalabilmek için bir Almanla evleniyor. Oğul Engin Nurşani bu anneden…  Sonuçta şiirlerinde ve türkülerinde işledikleri; gurbet, hasret ve sıla duygusu bu dört aşığın da hayatının odağına yerleşiyor. Bunlardan kaçamıyorlar… Öyle ki bu duygular kimisinde vatan aşkı, kimisinde zulümden kaçış, kimisinde sevmediği biriyle evlenme, kimisinde oğul- baba kavgası haline dönüşüyor. Kırgınlık, sitem, gözyaşı, hasret…

Ve ağacın gövdesini kemiren kurt misali yorulan, canından bezen yaşamlar ortaya çıkıyor. Aşık Reyhani ve oğlu Yüksel; Aşık Ali Nurşani ve oğul Engin Nurşani… İki baba da genç oğul yitirmenin acısını yaşıyor. Ben sadece birkaç satırına değindim bu hayatların… Onların türkülerini dinleyince ne çok hikâyenin ipuçlarını hissedebiliyorum…
Benim de yüreğim yanıyor…

1 thoughts on “YARALAR HEP AYNI”

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir