- Ursula K. Le Guin’den ZİHİNDE BİR DALGA - 22 Şubat 2023
- “BORGES’İN EVİNDE” - 13 Şubat 2023
- AYKIRI BİR KALEM: JOSE SARAMAGO - 11 Kasım 2022
Geçtiğimiz hafta torun Ege İstanbul’dan gelince evde şenlik vardı. Hele sabahın yedisinde yatağa gelip” yola düşelim” deyip elimden tutup yürüyüşe çıkarması başka bir güzellikti. Şimdi o Karadeniz’e anneannesi ile gitti ve ben gene yol’a koyulup bu kez akranlarla her sabah devam ediyorum.
Tabii bir yanı ile spor yapıyoruz ama öbür yandan Oruç Aruoba’nın deyişinde “Yol kendine bir yer bulamamış kişinin özlemidir” cümlesinde olduğu gibi acaba kendimizi mi arıyoruz?
Yol kenarındaki ağaçlar, kuşlar, Urla sahillerinden gelen denizin temiz havası… Hatta bu envanteri daha ileri bile taşımak mümkün; mesela geçtiğimiz yol kenarlarındaki her bir zeytin ağacı beş yüz yıldan aşağı değildir. Bu ağaçların bizden önce burada yaşayan halkları, mesela Rum ahaliyi, Girit’ten çalışmaya gelenleri gördü mü? Onlar da acaba yürüdüler mi, spor amaçlı bu ağaçların altından geçip gittiler mi? Doğrusu bilmiyoruz ama muhtemelen aynı şeyleri onların da yapmış olma ihtimali yüksek.. Demek ki aynı ağaçlara onlar da yorgunluklarında sırtını dayadı. Onlar da bu zeytinleri, sofrasına koydu, bizler de aynısını yapıyoruz.
Demek ki onlarda da “kendi dünyalarında yer bulamış” ahali vardı ve onlar da yürüyüşlerde bu özlemlerini arayıp duruyordu.
**
Yol ve yolculuk deyince hep bir dışsal yolculuktan söz ediyoruz ama esasta Lawrence Durrel Acı Limon romanında, “… en iyi yolculuklar sadece bizi dış mekandan hareket ettirmezler, aynı zamanda içe döndürürler” diyor. Biz o yolda bir mesafe arası yolda, hafızamızda olanları yola döker, onlarla beraber yürürüz. Tıpkı Yaşar Kemal usta ile Livaneli gibi. Uzun yürüyüşlerde sohbetin ve yazmanın ince kıvrımlarının farkına varılır, eve dönüşle başka bir dünyanın kapısı aralanır…
Orhan Pamuk İstanbul yapıtında…. Büyük ustalar Tanpınar ile Yahya Kemal’in sık sık İstanbul’un arka sokaklarında gezintiye çıktığını belirtir.
Bu hem kenti keşfetmektir ama aynı zamanda kaybolan şeylerin arkasından hüzünle onları aramaya çıkmaktır. Hangimiz sıkıldığımızda bunu yapmayız ki? Ben çalıştığım dönemlerde işyerimdeki sıkıntıyı Basmane’nin arka sokaklarında hafiflettiğimi biliyorum. “Yolculuk bizi kendimizi getirir” diyen Andre Gide’nin ruhu şad olsun. Belki de yaptığımız kendimizi geri getirmekten ibaret bir şeydi.
Geçenlerde nerde okudum şimdi anımsamıyorum, biri diyordu ki “…insanlık tarihinin ilk edebi ürünleri olan destanların konusu, yolculuktur”. Gılgamış, Odyesseius, Simurg destanlarındaki gibi. Buradaki kahramanlar hep bir şeyleri arıyor, bulduklarında birer kahraman ya da bilge olarak eve dönüyorlar. Odyesseeiu’nun Troya’nın alınmasından sonra İthaka’ya karısı Penepole’ye dönüşü, böyle değil midir? Eser bu yolculuğu anlatır.
Dile ki uzun sürsün yolun/ Nice yaz sabahları olsun/ Eşsiz bir sevinç ve mutluluk içinde/ önceden hiç görmediğin limanları göresin” diyen büyük şair Konstantin Kavafis boşuna mı İthaka’yı gidişi şiirleştirmiş.
Ya Simurg?
İranlı Feridüddin Attar(1142) Mantıku’t Tayr’da kuşları konuşturur, bu metaforla okuyucusunu tasavvufla buluşturmayı dener.
Binlerce kuş bir gün toplanarak kendi yaratıcılarını, krallarını bulmak isterler. Hühüd kuşu devreye girerek bu amaca ancak Simurg’a ulaşıldığında varılabileceğini anlatır. Böylece Simurg’a yaratıcıyı bulma yolculuğu başlar. Simurg ise bilindiği gibi Kaf Dağı’nın ardında bir yerdedir. Günlerce süren bu yolculukta pek çok vadiden, badireden geçilir. Bu esnada kuşlardan büyük bölümü bu engelleri aşamaz geri döner. Simurg’a ancak otuz kuş varır. Vardıklarında her birinin aynı zamanda simurg olduğu, yaratıcının kendi içlerinde olduğu gerçeği ile tanışırlar. Zaten Attar’ın amacı da sanıyorum “her ne ararsan kendinde ara” diyen Yunus’tan farklı olamayan tasavvuf ehli insan anlayışını bir kez daha teyit etmek olsa gerektir. Simurg’ta bunu göstermiştir.
Şimdi “Hadi yola çıkalım “ diyen Ege’nin sesi, kulaklarımda ben her gün gene aynı yolculuğa çıkıyorum. Kaf Dağı’nın arkasında olan bir Simurg benim menzilim içinde mi, doğrusu ondan pek emin değilim! Ama her yol ve yolculuk bir arayışa denk geldiğine göre içimizdeki arayışlar sanıyorum hiç bitmeyecek.