Şiirin ne olduğunu anlayabilmek, yine şiirle olanaklı bir olgudur. Şiir, kendi varoluşuyla kendini gerçekleştiren, düz yazıyla anlatılamayan, duyumsanabilen, sezilebilen yapısıyla, varlığını ortaya koyar. Bu, şiire özel bir durumdur. Şiirden şiire değişebilir nitelikte olduğu için, ortak bir payda altında toplanamayan, genelleştirilemez yapısıyla öne çıkar. Çünkü, her şiirin kendi özünden, biçiminden gelen güzellikleri vardır. Bu nedenle, şiir konusunda yapılan/yapılacak olan değerlendirmeler, belli bir yaklaşım olmaktan öteye geçemez.
Genel ve güncel olan bir anlamda değerlendirilirse, şiir, nesnel gerçekliği bozan, bozduğu oran da da var olan, mantıklı bir sözcük oyunudur. Çünkü şiir, nesnel gerçekliğin, belirlenmiş sınırlarını aşan, soyutlamayla saçmalık arasındaki bıçak sırtında dolaşan dil ile, imge ile yaratılan, geçmişle geleceği büzüştürüp, sıkıştıran, belki yeniden yapılandıran, bir ‘şimdi’nin sanatıdır.
Dil, imge, şiir…
Düz yazıda tümcelerin anlamları vardır. Bir düz yazıda kullanılan tümceler, yazının iç mimarisini oluşturur. Tümceler, sözcüklerin anlamını, kendi bütünsel anlamlan içinde birleşerek, oluşturdukları anlamlar içinde (söz gelimi, herhangi bir bölümünde ulaşılan herhangi bir anlam gibi. ) soğurarak yok ederler. Okur, yazınsal nitelikte olsa bile, bir düz yazıyı okurken, tek tek sözcüklerin anlamlan üzerinde durmaz. Çünkü, sözcüklerden geçerek, tümceyi bütünsel olarak kavrar. Ancak, şiir için durum böyle değildir. Şiir çok anlamlıdır. Yoruma açıktır. Belli ölçütler olsa da, özneldir. Şiirde, sözcükler hem birbirleriyle ilintilidir; hem de kendi başlarına bağımsız, özgür yapılıdır. İşte, çok anlamlılık olarak vurgulanmak istenen, sözcüklerin, şiir içinde erimeden anlamlarını korumaları, bununla beraber şiir içinde de farklı bir anlam kurabilmeleridir.
Birer gerçeklik olarak, sözcükler ikili bir yapı sergilerler. İlki, sözün çağrıştırdığı nesne ya da durumsa, ikincisi de, sözle bunlar üzerine getirilen betimsel yorumdur. Gerçek yaşamda, hiçbir zaman yan yana gelemeyecek iki sözcük, şiirde yan yana gelebilir; üstelik bir anlam içerir. Çünkü, nesnel gerçekliğin yaşanabilir olmasına karşılık, sözel gerçeklik yazılabilir, anlatılabilir olandır.
Şiir bir dildir. Günlük dilden oldukça ayn, yoğunlaştırılmış, bozulmuş (Burada gerçek anlamın dışına çıkılarak kurulan anlam kaydırmalarından söz edilmektedir. ) bir dildir. Şiir dili nesnel gerçekliğin üstüne çıktığı için, sözcükleri kendi iç mantığına göre bir araya getirdiği için, alışılmış kalıpların dışına taşarak, yeni bireşimler içinde biçimlendirerek etkili anlatım olanaklarına kavuşmuş, yetkin bir ‘üst dil’ kurar. Bu üst dilde en etkili yapı taşı imgelerdir. Şiir, şiir dili içinde dizilen sözcüklerin oluşturduğu imgelerle duygu, düşümce, coşkulanımları aktarmaya çalışır. Ancak, burada göz ardı edilmemesi gereken, şiirin salt imgeden oluşmadığı gerçeğidir. İmge yüklenmesiyle yazılan şiir, şiirin devingen yapısına zarar verir. İmge, şiirin ince damarlan olarak algılanmalı, şiirin iç bütünlüğüne denk düşen yerlerde bilinçle kullanılmalıdır.
Serhan Sözdinler