imgelem ÖYKÜ Öykü: Çağın Buluşu | Ramazan Teknikel

Öykü: Çağın Buluşu | Ramazan Teknikel

O sabah tüm televizyon kanalları, radyo istasyonları ve sanaldaki tüm iletişim araçları aynı haberi geçti: “Çağın buluşu! Büyük uğraşlar sonucu icat edilen duyguları tersine çevirme cihazı satışa sunuldu…” Ve o sabah insanlar bu güzel ve de ilginç haberle uyandı. Herkes öylesine sevindi, öylesine mutlu oldu, öylesine heyecanlandı ki birçok gereksinimlerini almayı bir süreliğine erteleyip bir an önce bu buluşu edinmeyi planladılar.
     Bu buluş sayesinde, örneğin tek düğmeye basarak gönderilen ışınlarla size kin duyan birinin kinini aşırı sevgiye dönüştürebilecektiniz. İstediğiniz kişinin size karşı olan kaba davranışını inceliğe, öfkesini uysallığa, cimriliğini eli açıklığa çevirebilecek, keçi gibi inat birini kuzuya çevirebilecektiniz. İnsanlar, kendilerine mesafeli duranları bu buluş sayesinde kendilerine yakınlaştırabileceklerdi. Çalışanının ücretini artırmayan işvereni bu düşüncesinden vazgeçirip, kendiliğinden ücret artışına gitmesini bile sağlayabilecekti. Bakkala, kasaba, manava borcu olanlar bir düğmeye dokunmakla onların öfkeli bakışlarından kurtulabileceklerdi. Her şey tek düğmeyle… Ancak önemli bir ayrıntı da unutulmamıştı, sadece olumsuz davranışlar, duygular, görüşler olumluya dönüştürülebilecekti, asla tersi olamayacaktı.
     O gün tüm dünyada belki de başka şey konuşulmayıp sadece bu buluş konuşuldu. Ancak, bir durum vardı ki ticari kaygı ön planda tutularak, alet tek kullanımlık yapılmıştı. Kişi üzerinde bir kez kullanıyor sonra çöpe atılıyordu. Buluşun bu özelliği kişilerin onu en önem verdikleri konularda kullanması demekti. Değişik alanlarda kullanması gerekenlerin cihazdan çok sayıda alması gerekiyordu. Dar gelirliler birçok gereksinimlerinden kısarak hiç değilse bir tanesine sahip olmak için bütçelerini ayarlamaya başladılar. Buluşun herkesin kendine göre kullanacağı bir alanı vardı. Varsılar için hiçbir sorun yoktu, onlarca alır istedikleri alanda kullanırlardı. Elinde hazır parası olmayan yoksul kişiler ise ellerinde bulunan bir iki ince altın bileziğini, yüzüğünü, küpesini, hatta çocuğunun küpesini bile satmayı düşündüler. Ne olur ne olmazdı, bakarsın cihaz biterdi, bir an önce sahip olmalılardı. Kenar mahallelerde yaşayanlardan evlerinde besledikleri tek keçisini, koyununu bile satmayı planlayanlar oldu. Evinin duvarında asılı av tüfeğini satmayı planlayanlar bile vardı.     Son aylarda işleri iyice bozulan genç adam, sitenin bahçesine çıkıp dört bir yanı dolaştı. Bozulan işlerini düzeltmek için neler yapması gerektiğini uzun uzun düşündü, çıkar bir yol bulamayınca sinirlendi, kendi kendine kızdı, bir an umutsuzluğa düştü.
     Sitenin bahçesinde bulunan kiraz ağacının dallarından olgunlaşmaya başlayan birkaç kiraz koparıp ağzına attı.
     Site görevlisiyle karşılaştı, laf olsun diye çimlerin artık biçilme zamanının geldiğini söyledi.
     Dut ağacına konan iki kargayı seyretti.
     Hemen yanından geçen bir kediye seslendi.
     Bahçedeki kameriyeye oturarak uzun süre gözlüğünün camını sildi.
     Büfeye gidip iki ekmek aldı.
     Karşılaştığı bir site sakiniyle ayaküstü konuştu. Aidatların fazlalığından söz ettiler.
     Gökyüzüne baktı, hava bugün yine sıcak olacağa benziyor, diye kendi kendine söylendi.
     Rüzgârın esmemesine sinirlendi.
     Apartmanın girişindeki reyhanlara elini dokundurdu, bir süre elini gezdirip burnuna tutup kokladı.
     Kapıdan çıkarken elindeki iki poşetten birini düşüren genç kıza poşetin birini düşürdüğünü söyledi.
     Oldukça moralsiz bir şekilde evine girdi.
     Balkona gelen güvercinlere yem attı.
     Eşi ve çocukları henüz uyanmamışlardı
     Mutfağa girip kendine sade bir kahve yapmaya başladı.
     Televizyonu açtığında tam o anda çağın buluşunun haberi geçiyordu. Büyük bir ilgiyle dinledi. Bu bir mucizeydi. Sanki düşündüklerini birileri haber almıştı. Haber, aylardır işleri iyice bozulan genç adamı çok sevindirdi. Sevincinden kahveyi taşırdı. Bu yeni buluştan üç tane alacak, tek kullanımlık ışın gönderme hakkının ikisini beş aydır kiralarını ödeyemediği ev ve işyeri sahiplerine karşı kullanarak, onların kendisine karşı olan o öfkeli bakışlarından kurtulacaktı. Böylece hem ev sahibi, hem de işyeri sahibi kendisine karşı uysal ve mum gibi olacak, kim bilir belki de biriken kiraları bile almaktan vazgeçeceklerdi. Üçüncüsünü ise mal aldığı toptancıya karşı kullanacak, böylece onunda yumuşamasını sağlayarak sürekli para istemesinden vazgeçirecekti… Bunu o anda kendisi gibi hep erkenden kalkan maddi durumu kendisinden çokça iyi olan bir arkadaşına telefonda anlattı.
     Arkadaşı, haberi kendisinin de duyduğunu söyleyip ağız dolusu bir kahkaha attı.
     Genç adam onun bu habere gülmesine içerlendi, hatta biraz da sinirlendi.
     “Az önce bahçede dolaşırken bir mucize olsa da şu ekonomik durumum düzelse diye düşünmüştüm. Bak işte o mucize gerçekleşiyor.”
     Arkadaşı telefonda yeni bir kahkaha attı.
     “Gülme,” dedi, “bunun hayali bile güzel, ama ne yazık ki benim şu an bu buluşun birini almak için bile param yok. Şimdi sen gülmeyi, alay etmeyi bırak da bana para ayarlamaya bak, ne yapıp edip bu aygıttan almalıyım, hem de iki tane, birini ev sahibine, birini de işyeri sahibine karşı kullanmalıyım…”
     Arkadaşı üçüncü bir kahkaha atarken sordu:
    “Ya üçüncüsünü kime kullanacaksın?”
    Daha da bir sinirlenerek yanıtladı:
    “Onu da bu kahkahalarından vazgeçmen için sana karşı kullanacağım!”