- Ursula K. Le Guin’den ZİHİNDE BİR DALGA - 22 Şubat 2023
- “BORGES’İN EVİNDE” - 13 Şubat 2023
- AYKIRI BİR KALEM: JOSE SARAMAGO - 11 Kasım 2022
Not: Bu anma yazısı 22.07.21’de Cumhuriyet Gazetesine gönderildi, ancak yayımlanmadı.
50 Kuşağı hikâyecilerinden Tarık Dursun K. aramızdan ayrılalı 6 yıl oldu. Tarık Dursun K., 26 Mayıs 1931’de İzmir’de doğdu. Uzun süre çeşitli işlerde (otobüs biletçiliği dâhil) çalıştıktan sonra bir süre Ankara’da bulundu. Ardından İstanbul’a geçip yazarlık, yayıncılık, gazetecilik ve senaryo yazarlığı yaptı. Yaşamının son dönemlerinde daha çok İzmir ve Foça’da yaşadı. 11 Ağustos 2015’te aramızdan ayrıldı. Şimdi, tıpkı bir kadını sever gibi sevdiği, yazdığı hemen her kitapta sevgisini anlattığı İzmir’de yatıyor.
Tarık Dursun K., hikâyelerinde ve romanlarında sinema tekniğini çok başarılı bir biçimde kullandı. Kahramanlarının karakterlerini diyalogları içinde vermeyi yeğledi. Uzun tanımlama ve betimlemelerden kaçındı. Akraba ve arkadaş çevresindekileri (Örn: Hasan Göksu, Muhtar Kemal, Sinço, Amerikalı…) hem hikâyelerine ve hem romanlarına başarılı bir biçimde kazandırdı. İnsanları o küçük dünyaları içinde ele alıp adeta görünür kılması, önemli eleştirmenler tarafından saptandı.
Tarık Dursun K., Yeşilçam sinemasının bazı ünlü simalarıyla yakın arkadaştı. Kemal Film adına yazdığı senaryolarda Eşref Kolçak, Ahmet Mekin, Pervin Par, Cüneyt Arkın, Bilal İnci, Erol Taş gibi sinema sanatçıları rol aldı. Alçaktan Uçan Güvercin, Düşman Yolları Kesti, Kurşun Ata Ata Biter, Kopuk Takımı, Denizin Kanı, imzasını attığı roman ve senaryolardır. Gerek romanlarında ve gerekse hikâyelerinde hep yaşamın kıyısında kalıp ezilmiş, haksızlıklara uğramış ama umutlarını yitirmemiş gecekondu insanların dramları vardır. Akademisyen Özlem Fedai, Tarık Dursun K.’yı bütün yönleriyle anlattığı kitabında şöyle bir saptama yapıyor: “Tarık Dursun’un yazarlığının ilk dönemlerinde yazdığı bireysel hikâyeler (1948-1960) ile ustalık döneminde yazdığı bireysel hikâyeler (1980-2003) dil ve üslup açısından farklılıklar gösterir. İlk dönemdeki hikâyelerinde doğduğu ve yetiştiği İzmir’deki günlerini anlatan yazar, içinden geldiği halkın günlük konuşma dilini, deyimleriyle, argo ve küfürleriyle, teşbihleriyle birlikte kullanır. (…) Diyalogların yer tuttuğu bu anlatım, tabii ve canlıdır. Kısa cümleler dikkat çeker. Kendisinin de hikâye kişilerinden biri olduğu Bahara Sövgü, Bekârlar, Kavga, Evlere Şenlik, Hasangiller gibi hikâyelerde, İzmirli delikanlıların maceraları, günlük konuşma diliyle ve bol bol diyaloglarla aktarılır. Tasvir bölümlerinde kahramanların diliyle açıklamalar, tarifler yapan yazar, tahkiye bölümlerinde ise kendisi konuşarak açıklayıcı, tarif edici bir üslup sergiler.”
Ben onun yaşamının son otuz yılında çok yakınında olduğum için yazdığı birçok roman, hikâye ve denemelerin arka planına, yazılma sürecine tanık oldum. Çalışkanlığı, alçakgönüllülüğü ve yetişmesinde katkısı olanlara beslediği vefası eminim yalnız beni değil, yakınında olan birçok insanı etkilemiştir. Orhan Kemal’in, Oktay Akbal’ın, Gorki ve Maupassant’ın, yanı sıra W. Saroyan’ın adları ne zaman geçse onlar için “Ustalarım!” der, iç çekerdi. İstanbul’dan İzmir’e geldiğinde dostlarını tek tek arar, onlarla bir araya gelip gençlik günlerindeki ‘delilik’lerini anardı.
O, “görünen resmin kuytusunda kalmış durumların ve insanların hikâyecisi”ydi. Birçok kez birlikte gezdiğimiz gerek Kemeraltı sokaklarındaki ve gerekse Alsancak’ın rüzgârlı caddelerinde yanından yöresinden gelip geçenleri dikkatle izler ve sürekli yazmayı düşünürdü. Tarık Dursun K., İzmir’i çok severdi, İzmir de onu çok sevdi.
Şimdi sevdiği topraklarda ve hepimize “Öpüldünüz çocuklar!” diye sesleniyor.