Müzik, insanla birlikte yürümüş, büyümüş ve gelişmiş, hasta olmuş, doktor olmuş o kadar çok olmuş ki…
Müzikle tedavinin değeri II. Dünya Savaşından sonra daha çok anlaşılmaya başlanmış Avrupa ve Amerikada ilgili tedavi birimleri kurulmuş, psikoterapide oldukça başarılı sonuçlar alınmıştır. Günümüzde bu yöntemle tedavi büyük kabul görmektedir.
Müziğin üretim üzerine etkisini araştıran çalışmalarada yine son yüzyıllarda rastlamaktayız. Fabrikalarda hareketli müzikle üretimin arttığı ancak kazalarında arttığı, ağır müzikte bunun tersi olduğu gözlenmiş.
Türklerde, Anadolu ve öncesinde müziğin her alanda etkili olduğunu görmekteyiz ki yeryüzündeki tüm insanlarda derdini anlatmak, oyunlar oynamak, beğenmek, beğenilmek vs. için müzik dilini kullanmışlardır.
Müzik, sara, depresyon, bağımlılık, uyur gezerlik, histeri nevrozu, kriz, felç, konuşamama hastalığı, ağrılar, hatta bulaşıcı hastalıkların tedavisinde bile kullanılmış ve her makamın ayrı hastalığa iyi geldiği gözlenmiştir. Otistik, nevrotik, pasif, korkak, çekingen, spastik, özürlü kişilerde müziğin yeri tartışılmaz kabul edilmektedir.
Müzik varsa şiir de vardır çoğu zaman, türkü de, şarkı da… Terapide şart mıdır, görüşler farklı . Müziğin dilini her insan bilir ancak kültürel ve doğal süreçlerin algıda farklılık getirdiğide bir gerçektir. Bu noktadan hareketle sözün katkısı tartışılmaz.
Güne müzikle başlayıp, bitirmek… Günleri bitirmeden!
Muharrem YILMAZ