“Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada âşık oldum,
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti
Beni bu güzel havalar mahvetti.”
Evet, bu ünlü şiirinden de anlaşılacağı gibi, Orhan Veli’yi “güzel havalar” mahvetmiş…
Bana gelince…
Beni hep kötü havalar mahvetti!
* * *
Birkaç yıldır mevsimler, aylar iyice birbirine karışmış gibi…
Yazda kışı, kışta yazı yaşıyoruz!
Mayıs ayında Ankara’ya kar yağıyor!
Güneş, haziran ortasında bile yüzünü göstermiyor!
“Temmuz karı” düşmüş yaylara!
Handiyse, “Ağustosta suya girsem balta kesmez buz olur!” diyen karamsar ozanın iç karartan öngörüsü gerçekleşecek!
Nâzım Hikmet’in dediği gibi:
“Acaipleşti havalar,
Bir güneş, bir yağmur, bir kar.
Atom bombası denemelerinden diyorlar.
Stronsium 90 yağıyormuş
ota, süte, ete
umuda, hürriyete
kapısını çaldığımız büyük hasrete.
Kendi kendimizle yarışmadayız, gülüm.
Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz,
ya dünyamıza inecek ölüm.”
* * *
Çok şeyler söyleniyor havalara dair…
Bütün bunlara ozon tabakasındaki delik yol açıyormuş…
Bunu “kıyamet alameti” sayanlar bile var…
Demek, “bina” ve “zina” artışlarından sonra, kıyamet belirtilerine şimdi de iklim değişiklikleri eklendi!
Ama siz boş verin bu şom ağızlı falcılara!
Herkes onlar kadar kötümser değil!
Meteoroloji yetkililerine sorarsanız, ortada kaygı duyulacak bir durum yok!
Hava sıcaklıkları “normal” ve “her şey yolunda!..”
Üstelik geçmişte daha kötü yaz mevsimleri de yaşanmış…
Uzmanlar, “gecikmiş yaz” konusunda genellikle benzer şeyler söylüyorlar…
Onlara göre iklim değişikliğinin nedeni “sera etkisi”…
Karbondioksit ve metan gazındaki artış sonucu oluşan sera etkisi, yerkürenin ısınmasına yol açıyor…
Atmosferdeki karbon gazı miktarı arttığı için de iklimler değişiyor…
“Havaların acaipleşmesi” bundanmış…
Yani “kıyamet” kopacaksa, “bina”dan, “zina”dan değil, bu yüzden kopacak!
* * *
Nâzım Hikmet, “Stronsium 90” şiirini 1958 yılında yazmış…
Demek ki iklim değişiklikleri bugünün sorunu değil…
En azından kırk yıldır konuşuluyor havalardaki bu “acaipleşme”!
Yine de artan hava kirliliğine koşut olarak günümüzde daha uç boyutlarda yaşanıyor “mevsim normalleri”ni altüst eden göstergeler!
* * *
Psikiyatrlar, kapalı havanın ruh sağlığını bozduğunu söylüyorlar…
Gerçekten de öyle…
Havaların kötü gitmesi, çoğu kişi üzerinde olumsuz etkilere yol açıyor.
Bu olumsuzlukların başında ise insanın kendini kötü hissetmesi, uyku bozukluğu, isteksizlik ve yaşamdan tat almama gibi durumlar geliyor…
* * *
Kendi adıma, kötü havalardan aşırı derecede etkilenen bir insanım…
Havalar benim barometrem gibidir!
Sabahları kalktığımda ilk işim perdeleri aralayıp dışarıyı “gözlemek” olur!
Hava güneşliyse keyfim yerindedir!
Kapalı ve yağışlı havalarda ise benden uzak durun!…
* * *
Temmuz sıcağında “havadan sudan” söz eden bu yazıya, isterseniz bir dönemin ünlü “hava raporu” sunucusu Hülya Uğur’un sloganıyla noktayı koyalım:
“Havalar nasıl olursa olsun, yeter ki sizin havanız iyi olsun!…”