Nedenini bilmiyorum ama çocukken okuduğum kitapları yazarlarına imzalatmaya çekinirdim. Bizim okulumuz İzmir’in Konak ilçesine bağlı unutulmuş bir semt olan Gültepe’deydi. Kaç yazar geldi hatırlamıyorum. Bir elin parmaklarını geçer mi?
İki gün önce Aydoğan Yavaşlı abimle edebiyat üzerine sohbet ediyorduk, “Çok sevdiğim şairler var. Keşke yaşarken onlardan birkaçı ile görüşseydim” dedim. “Kim mesela?” dedi. “Cemal Süreya” dedim. Hemen anlatmaya başladı.
“1989 yılında Yenişehir tarafında Büyük sinema vardı. Cemal Süreya ve Can Yücel söyleşi ve imzaya gelmişlerdi. İki oğlumla beraber sıraya girip onlara birer kitap imzalattım. Sinema koltuklarına oturup onların şiirlerini dinliyorduk. Ufak oğlum sahneye çıktı.
“Can amca ‘Hayatta ben en çok babamı sevdim’ şiirini okut musun?” dedi. Can Yücel şöyle bir baktı sonra,
“Tamam, okurum” dedi.”
Ne güzel bir şiirdir. “Hayatta ben en çok babamı sevdim / Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk / Çarpık bacaklarıyla ha düştü ha düşecek / Nasıl koşarsa ardından bir devin / O çapkın babamı ben öyle sevdim / Bilmezdi ki oturduğumuz semti /Geldi mi de gidici / Hep hep acele işi / Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi / Atlastan bakardım nereye gitti / Öyle öyle ezber ettim gurbeti…”
Cemal Süreya ile tanışma fırsatım olmadı. Aydoğan abi bu anısını anlatırken aklımda şu cümleler geçti. ‘Fırsat ayağıma kadar gelmiş’ çünkü bahsettiği Büyük sinema evime on dakikalık yürüme mesafesindeydi. O zamanlar küçüktüm, ama haberim olsaydı. Bir fişek gibi gider, beş dakikada orada olurdum. Cemal Süreya’ya ezbere bildiğim, çok sevdiğim birkaç şiirini okurdum. “Sayım şiirini okuduğumda sevgilimin nasıl utandığını anlatırdım”
“Ayışığında oturduk / Bileğinden öptüm seni / Sonra ayakta öptüm / Dudağından öptüm seni / Kapı aralığında öptüm / Soluğundan öptüm seni / Bahçede çocuklar vardı / Çocuğundan öptüm seni…”
Can Yücel sürekli Kıbrısşehitleri’ndeki kitabevine gelirdi. Çok sohbet ettik. Can Yücel anma etkinliğine Datça’ya gittiğimizde aynı programda Şadan Gökovalı da vardı. Her zamanki gibi ezberlediği binlerce şiir arasından üçünü okudu. Şiiri ezbere okuma konusunda en az Şadan hocam kadar değerli bir şiir ustası olan Cevdet Yüceer abimi de anmadan geçemeyeceğim.
Can Yücel’in yüzlerce şiirini buraya yazabilirim. Herkes kendi alt okumasıyla, mutlu ve hüzünlü anılarıyla, yaşadıklarıyla, en yakın dizeleri bulabilir. “Hayatta ben en çok babamı sevdim” çok güzel, ama babasına olan duyguları anlattığı başka bir şiir “Dargın mıyız?” beni çok etkilemiştir.
“Bu sabah uyanırken tam / Karşıma çıktın / Bu sabah uyanırken tam / Kara karaydı gözlerinin akları / Kara karaydı gözlerin / Dargın mıyız, dargın mıyız, dargın mıyız yoksa, dargın mıyız? / Bu sabah uyanırken tam / Sana üryani eriği hoşafı yaptım / Yanına domatesli pilav yemedin / Durdun öyle karşımda mahzun / Bana çok uzaklardan baktın / Her bahar erguvanlar içinde yaşardık / Bu bahar erguvan görmedim desem yeri”
Can Yücel kitabevine geldiğinde kitabını imzalatmayı hiç düşünmedim. Sanırım çocukluktan kalma utanma, acaba teklif etsem ayıp olur mu düşüncesi beni hep uzak tuttu. Belki de imzalı kitaba çok önem vermezdim. Yıllar sonra bazı imzaların ne kadar değerli olduğunu İhsan Bayram ile tanışınca anladım. Abisi, arkadaşı, dostu Yusuf Atılgan’ın onun için imzaladığı kitapları gösterirken, her birinin kendisinde bıraktığı hisleri o anları anlatırken boğazı düğümleniyordu. Arkasından,
“O günler çok güzeldi” demeyi de ihmal etmiyordu.
Çok güzel dostlarımızı kaybettik. Dargın değiliz, ama günlerimiz biraz buruk geçiyor.