göğüsledim dünyanın bin bir fırtınasını
yedeğimde taşırım sabrın filikasını
ne kışlar biriktirdim / ne baharlar harcadım
dörtnala koşuyorum ömrümün ardasını
ayrılık ikliminde şarkılar yarım kalır
yaz geçer, kuşlar ölür, gün döner arkasını
uzanıp öpüyorum gece vardiyasında
kanayan bir çocuğun üzgün mızıkasını
acı verir insana mum kokulu kadınlar
gül rengi ağulardan damıtır ağdasını
dindirmek için gizli yürek sızılarımı
kendi kuytuma çektim kendimin duldasını
atlarım rüzgâr biçti, kervanlarım kırıldı
tek başıma yürüdüm hüznün patikasını
hüzzam çalıyor yine, şimdi göç zamanıdır
son kuşlar da terk etti şiir kasabasını
iksir taşıdım sana sarı ırmak boyundan
geçtim ipek yolu’ndan aşkın maverasını
ey aşut, ne işin var yakıcı kum çölünde
bırakıp gidiyorsun yaşam macerasını
Severek okudum. Bana Ahmet Necdet’i hatırlattı,onun gazellerini… Güzel bir şiir gerçekten. Atilla abiye selam ve saygılar…