imgelem DENEME TUHAF ANLAR TUHAF DURUMLAR

TUHAF ANLAR TUHAF DURUMLAR

Yakından tanıyanlar bilirler: Görünüş itibarıyla sıradan biriyimdir. Başka bazı “sanatçı” ‘dost’larımız gibi boynunda şalı-atkısı olan, sakallı, aykırı giyimli biri değilim. Dışardan birileri baktığında beni bir TIR sürücüsüne de benzetebilir, ne bileyim, bir çarşı esnafına da… Görünüşümde bir yazar, bir ressam, bir müzik insanı görüntüsü yoktur; dahası, umurumda da değildir. Görünüşümdeki sıradanlık -ne yalan söyleyeyim!- zaman zaman çok da eğlendiriyor beni. Geçenlerde oldu: Kırşehir’de Kitap Günleri vardı ya, o günlerin birinde stantlar arasında gezinirken yirmi yaşlarında stant görevlisi bir genç, “Size kitap önerebilir miyim?” diye laf attı. Dönüp baktım. “Sen Niteliksiz Adam’ı okudun mu evladım?” diye sordum. Şaşırdı. “Siz bana niteliksiz mi diyorsunuz?” diye çıkıştı. “Yoo,” dedim, “Robert Musil’in çok bilinen kitabından bahsediyorum.” Sonra durmaksızın, “Peki, Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’ını okudun mu? Dur dur, Sait Faik’in Lüzumsuz Adam’ını okudun mu?” Böyle arka arkaya sormam karşısında iyice afalladı. Son darbeyi vurmanın zamanı gelmişti: “Neden şaşırdın oğlum, bak, tam karşında, iki metre ötendeki stantta bu kitaplar. Benim de sana tavsiyem olsun.”

Bilirsiniz, geldiler mi külli gelirler. Bu kez az ötedeki Kırmızı Kedi Yayınları standının önündeyken genç bir kızımızdan Saramago okuma tavsiyesi aldım. Gülümseyerek selamladım. Selamımdan cesaretle elini Körlük’e uzatıp onun müthiş bir kitap olduğunu, okursam kendisine duacı olacağımı filan söyledi. Ukalalık etmek hoş değil, bilirim ama karşıma böyleleri, yani sınır tanımaz ve de iflah olmazlar çıkınca dayanamıyorum, “Siz okumuşsunuz, belli,” dedim sakin sakin, “belki ondan da önce Görmek’i okumuşsunuzdur, çünkü bu sıra daha doğru.” Ardından vitesi boşa attım: “Bakın, burada Saramago’nun bazı kitapları eksik. Sözgelimi, Kopyalanmış Adam yok, Bütün İsimler’i de göremedim. Size Mağara’yı tavsiye etmeme izin verin. Tabii Ölümlü Nesneler’deki hikâyeleri mutlaka okumalısınız. Ama Ölüm Bir Varmış’ı da unutmayın derim.” Bu kez çaktırmadan gülümseme sırası ona gelmişti. Saramago’nun hemen bütün kitaplarını okuduğuma kanaat getirdi. Ardından kitaplar üstüne verimli bir söyleşi yaptık.

Fakat heyhat! Bu kez fuarın başka bir köşesinde üniversite öğrencisi iki genç kız tarafından markaja alındım. Efendim, Haldun Taner’in Keşanlı Ali Destanı adlı oyununu sergiliyorlarmış, acaba bilet alarak yardımcı olabilir miymişim? Bunlar özel anlardır, değerlendirmek, unutulmaz kılmak gerek, diye düşündüğüm için kızlara sormaya başladım: “Çocuklar, gerçekten harika bir şey yapıyorsunuz ama izin verirseniz size Haldun Taner’in Yalıda Sabah’ını, ya da ne bileyim, Şişhaneye Yağmur Yağıyordu adlı hikâyelerini okuyup okumadığınızı sormak istiyorum. Daha birçokları var ama ben şimdilik bunları sorayım.” Sustular. Babaları yaşında “sıradan biri” olduğum için, “Çocuklar, Haldun Taner’in oyununu sahneliyorsunuz ama lütfen hikâyelerini de okuma zahmetine katlanın biraz,” dedim.

Hep ben alçakgönüllülük edecek değilim ya! N’apalım boynumda atkı yoksa?

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir