İbrahim Çallı’nın öğrencisi olan Elif Naci, Güzel Sanatlar Akademisi’nden 1928’de mezun olur. Cumhuriyet sonrası resim etkinliğinde aktif bir rol oynayan sanatçı ilk sergisini 1930’da açar. İlk dönem çalışmalarında bir entimist olarak nitelenir. Önce figüratif ve izlenimci tarzda çalışır. Kurucusu olduğu D Grubu ile soyut resme yönelse de yine izlenimciliğe yakın bir anlayışı sürdürür. Sanatçının 1937’de yöneticiliğe getirildiği Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde görev yaptığı dönem, resim anlayışı ve üslubunda önemli etkilere yol açar. 21 yıl boyunca burada çalışan Elif Naci, müzedeki Selçuklu ve Osmanlı eserlerinden aldığı ilhamla, ulusal ya da özgün Türk resmi oluşturma düşüncesine yoğunlaşır. Bunun için Türk sanatı kaynaklarından faydalanma yoluna gider. Elif Naci bu yıllarla ilgili olarak, “Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ne tayin edildiğim zaman, bu müzenin içindeki sanat ve tarihi eserlerin içinde beni en çok büyüleyen iki şey oldu: biri halı, diğeri hat sanatı.
Ressam olarak bunun nedenlerini araştırdığımda her ikisinin de plastik özelliklerinin beni büyülediğine hükmettim. Hat sanatında Arap harflerinin birbirlerine sarılışları, sokuluşları ve istifleri estetik ve plastik özellikleri ilgimi çekti” şeklinde görüşlerini açıklar. Böylece, D Grubu sergileriyle başlayıp, 1940’larda ve 1950’lerde yoğun olarak devam eden süreçte, hatlı kompozisyonlara resimlerinde yer verir. Sanatçı, soyut nitelikleri ve plastik güzellikleri nedeniyle seçtiği harflerin asıl biçimleri üzerinde çok değişiklik yapmaz. Elif Naci, bu çalışmalarıyla ilgili olarak; “… onlardan tablolarıma motifler alarak, pervasızca kompozisyonlar vücuda getirdim. Habire vav’ları, ayın’ları, gayın’ları, lam’ları, elif’leri getirip birleştirdim tuvallerimde…”, “….kökü bizde olan bir şey çıkarabilirim düşüncesiyle motif ve harfleri alıyor ve tabloma yerleştiriyordum…” diyerek, kaligrafiden yararlanma tarzını izah eder.
Hat sanatını icra eden hattatların farklı farklı üslup özelliklerine sahip olduğunu ve üslubun da, sanatın ta kendisi olduğunu, her fırsatta dile getiren Elif Naci, 1960’lardan sonra geometrik soyutlamaya yönelir. 1970’lerin 2. yarısından itibaren de tekrar figüratif tarzda çalışır. Son sergisini 1985’te açan sanatçı, sanat yaşamının son evresini, renkçi öğelerle ve bolca natürmort yaparak geçirir. Türk Resminde ulusal ve özgün bir üslup yaratmayı, tüm yaşamında savunan ve çaba gösteren, çok yönlü ve üretken tavırlı bir kişilik olarak kendini ortaya koyar.