Safranbolu Tarihi: Bölge antik devirde Paplagonya olarak geçmektedir.Yörede sırası ile Hititler,Frigler, dolaylı yoldan Lidyalılar, Persler, Pondlar, Romalılar, Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlılar egemenlik kurmuşlar.1196 yılında Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan’ın oğlu Muhiddin Mesut Şah zamanında Türklerin eline geçmiştir.
Safranbolu Adı: Bizans döneminde kentin adı Dadybra, Selçuklular döneminde Zalifre, Beylikler döneminde ve Osmanlıların ilk zamanlarında Borglu ve Borlu olmuştur.16.yy da yöreye yerleşen Taraklı Aşiretinden dolayı Taraklıborlu olmuş. Daha bitmedi…. Osmanlılar döneminde kullanılan diğer adlar , 18.yy ortalarında Zağfiran Borlu, Zafranbolu ve bugünkü Safranbolu biçimine dönmüş. Şu anki ismi Safran bitkisinden gelmektedir.
Safranbolu, geleneksel Türk toplumunun yaşantısının tüm özelliklerini yansıtan, kültürel mirası koruyan bir kenttir. Korumadaki bu başarısı , 1994 yılında Unesco tarafından “Dünya Miras Listesi” ne alınmasına neden olmuştur. Safranbolu, Türkiye’nin tamamında koruma altında bulunan yaklaşık 40 000 tarihi eserden 1120 sine sahiptir. Bu özelliğiyle bir müze kent görünümündedir.
Bu müze kentte yerleşim kışlık ve yazlık olarak iki kesimde biçimlendirilmiş. Kışlık evlerin bulunduğu ve iki derenin oluşturduğu vadi , yani “Çarşı”; dericilik, yemenicilik, demircilik, bakırcılık,
Semercilik, saraçlık, nalbantlık, keçecilik, kereste ticaretinin yapıldığı yerdir. İş alanları Lonca düzeni şeklinde farklı sokaklarda toplanmıştır. Yazlım evler ise , bağ ve bahçeler arasında sayfiye yeri şeklinde “Bağlar” dır. İki bölge arası 3,5 km uzaklıkta ve rakım farkı 350 m dir.
Bölgede görülmesi gereken o kadar çok yer var ki. Tokatlı Kanyonu, İncekaya Su Kemeri, Hıdırlık Tepesi, Cinci Hanı ve Hamamı, Kaymakamlar Evi, Eski Hükümet Konağı(1904), Eski Tabakhane, Saat Kulesi (1797), Değirmenbaşı Su Değirmeni, Kaçak Camisi (1880), Kazdalıoğlu Camisi (1779), Ulu Cami (1872, eski kilise), İzzet Mehmet Paşa Camisi (1796), Köprülü Mehmet Paşa Camisi (1661), Güneş Saati (19. yy ortaları).
Ben çok etkilendiğim yer olan Bulak Mencilis Mağarasından başlamak isterim.
Bulak Mencilis Mağarası
Bulak (Mencilis) Mağarası Türkiye’nin 4., Karadeniz’in 2. en uzun mağarasıdır. Yeraltı dünyası harikası Bulak Mağarası, Karabük ili, Safranbolu ilçesinin 8 km. kuzey batısında Bulak Köyü’nün yakınlarında bulunan mağaranın toplam uzunluğu 6042 metredir. Birbirine bağlı 3 kattan oluşmuş, Ana galerinin içinde bir yeraltı nehri bulunuyor. Sarkıt, dikit, sütun, ve duvar damlataş oluşumları muhteşem olan Bulak Mağarası 12. yy’ da korunma amaçlı kullanılmış. Mağaranın yalnız 400 metresi ziyarete açıktır.
Mağaranın girişinde 150 basamak tahta merdiveni çıkıyorsunuz. Gayüzü dağının metrelerce altındaymış. Manzara büyüleyici. Mağaraya girdiğinizde kadim zamanların soluğunu hissediyorsunuz. Mağarada dolaşırken zaman kavramını yitip gidiyor. Oluşan sarkıt ve dikitlere baktığınızda ürperiyorsunuz. Mağara bugünkü halini 3 milyon yıl önce almış. Dar dehlizlerden geçerek ilerliyorsunuz. Işıklandırma son derece başarılı.
Profesyonel mağaracılar özel izinle 4 km. lik parkuru dolaşabiliyormuş. Birbiriyle bağlantılı 3 girişi olan mağaranın ilerisinde bir şelale ve iki ayrı göl var.Mağaranın içinde akan nehir, 15 metrelik bu şelaleden düşerek, yer altına karışıyormuş ve 250 metre aşağıdan, kayaların arasından yer yüzüne çıkmaktaymış..
Mağaranın bir kolu Bizans ve Osmanlılar zamanında, şehir merkezine giden su yolunun kaynağı olmuş. Ayrıca çevredeki mağaralardan temin edilen küfünk taşının Safranbolu evlerinde baca yapımında kullanıldığı bilinmektedir. Mencilis Mağarasının nefes darlığı, astım ve bronşit hastalıklarına da iyi geliyormuş. Mağara da her daim sıcaklık 15 dereceymiş.
Çıkışta farklı bir dünyaya geçiş yapıyorsunuz. Mağaranın üzerinizde bıraktığı büyülü atmosfer nedeniyle hipnotize olmuş gibi çıkarken muhteşem bir doğa gözlerinizi kamaştırıyor. Ve tabii ki yöreye özgü nefis bir safran çayı ile yorgunluk atabilirsiniz…
Safranbolu Otel Bul
Daha önce birkaç kere gitme fırsatım olan Safranbolu yu hiç bu gözle görmemiştim. Ellerine ve kalemine sağlık Demet Liderim.
Akören köyündeki kaya mezarını da ben hatırlatayım.yalnız mezarın iyi bir restorasyona ihtiyacı var