- Vaaaar Tazeeee, Yağlııııı, Sıcak Boyoz! - 12 Ekim 2023
- Zaloğlu Rüstem - 31 Temmuz 2021
- Dargın mıyız? - 24 Temmuz 2021
Yıllar geçtikçe hikâye okumayı daha çok sevdiğimi fark ettim. Sonra hikâye yazma başladım. Her yazar mutlaka ilk başta şiir, hikâye veya roman ile başlangıç yapar daha sonra zaman içerisinde nasıl bir yol izleyeceğine karar verir. Bir bakmışsınız gözü pek bir polisiye yazarı ya da harflerle oynayan usta bir şair, kurgularıyla herkesi şaşırtan romancı, daldan dala sıçrayan kalemiyle ele avuca sığmaz bir hikâye yazarı…
Okuma serüvenim Red kit, Asteriks gibi çizgi romanlarla başladı. Ortaokulun ilk yılı Türkçe öğretmenim tarafından verilen yıllık ödev tüm okuma alışkanlıklarımı değiştirdi. Yasaklı yılların ardından üç beş sene geçmiş olsa da evdeki kitaplar hâlâ yatağın altındaki küçük bir kutunun içindeydi. O yaşlarda okuyabileceğim kitaplar değildi. Komünist Manifesto, Sosyalizmin Alfabesi, Felsefenin Başlangıç İlkeleri, gibi siyasi kitaplar vardı. Bu kitaplardan bana yıllık ödev olmazdı. Daha sonra edindiğim ve ödevini hazırladığım Yaşar Kemal’in Teneke kitabı benim için milat olmuştur.
Geçenlerde Ferda İzbudak Akıncı’nın hikâye kitabını rafta görünce hemen aldım. Ferda hanım daha çok çocuk yazınında da kitaplar üreten bir yazardı. Bu konuda hatırı sayılır bir okur kitlesi var. Çocukların Ferda ablası… Daha önce “Aynalı Göl” isimli bir hikâye kitabını okumuştum. Çok yönlü bir yazar. Toplumsal olaylara tepkisini koyan, çağının toplumcu yazarı, “Bergamalı Simo” kitabı bunun en güzel örneğidir. Pagos yayınlarından çıkan “Ölü Düşler Kasabası” kitabı beni gerçekten çok etkiledi.
Öyle bir anlatıyor ki kendinizi bir sinema filminin içinde buluyorsunuz. Okurken hayalinizde canlanmıyor. Önünüzdeki sinema perdesine ışık olup akıyor. Çocukluğumuzdaki gibi hayranlıkla izliyorsunuz. ‘Kiralık Ev’ hikâyesinde olduğu gibi, “Belediye otobüsünün önden ikinci koltuğunda oturuyor, sürücünün arkasında. Cam kenarında. Başını dışarı doğru çevirmiş. Sol eliyle önündeki koltuğun arkalığına tutunmuş. Parmağında alyans var. İri, yuvarlak, çocuksu gözleriyle otobüsün önünden geçtiği evlere bakıyor… Kadife gibi saçlarını, sıcağa inat omuzlarına salmış. Çok genç. Otobüsün içi konserve kutusu gibi…”
Bu kitabının ilk baskısı 1996 yılında “Düş Sarnıcı” ismiyle Sone yayınlarından çıkmış. Kitaptaki betimlemeler o kadar iyi ki tüm mekân gözünüzde canlanıyor. “Barış Sen Misin?” hikâyesi gerek anlatım gerek sonu ile okuru oturduğu yerde sarsacak nitelikte… Çocuklar için de yazan Ferda İzbudak Akıncı bu kitabın başına “Çocuklarım için…” yazmış. Büyüklere masallar.
Ferda İzbudak Akıncı çocuklara yarattığı dünyadan ayrılıp, biz büyüklere yaşadığımız dönemin derin izlerini, hafif sıyrıklarını hatırlatıyor.
Çocuklara için yazmak tabi ki önemli, ama bizleri de unutmaması dileğiyle…