imgelem KÜLTÜR VE SANAT Naftalin Kokulu Yüzler ve Yürekler

Naftalin Kokulu Yüzler ve Yürekler

İnsanın hayatında köşe taşları vardır. İnsan bu günlere gelip, geriye baktığında o köşe taşları ile hayatının nasıl şekillenip, yaşandığını görür.

Çocukluk dönemi, okul dönemi, sevdalar, askerlik, işe başlama, evlilik, ilk çocuğun doğması birer köşe taşıdır.

Hepsi önemli ve birbirlerini bütünleyicidir de, okul dönemi bir başkadır. Bu dönemden de lise yılları ayrı bir anlam taşır insan hayatında. Çünkü “biz” olmanın, hayata ilk adımı atmaya başlamanın hazırlık yeridir. Lise yıllarından sonra üniversite veya iş hayatı, artık hayatın sorumluluk yüklenme aşamalarıdır. Lise yılları, kavak yellerinin ılıklığında hazırlar insanı hayata.

Yıllar geçip de, geriye bakıldığında kırk küsur yıl geçmiş, emekli olunup ikinci hayata başlayınca, geride anılar kalmıştır.

Yaşanmışlıktan kalan mirastır, anılar. Kimisi iyi, kimisi kötü… O zaman, bu mirası değerlendirip yeni yaşanacakları ortaya çıkarmak gerekecektir.

Yaşanan hayatın köşe taşlarından olan ve ayrı bir anlam taşıyan, “biz” olmanın, kavak yellerinin ılıklığında hayata ilk adımı atmaya başlamanın hazırlık yeri olan, … Lisesi günlerine geri dönmek mümkün değildir. Ama o günleri birlikte yaşayanları bir araya getirmek ve yeniden o günlerin “biz” i olmak mümkündür. Zordur ama imkânsız değildir. Önce güç bela bir iki eski arkadaşı ulaşılır. Lise arkadaşlarını bulmak ve bir araya getirerek eski günleri anmak ve birlikteliği sürdürme düşüncesi anlatılır. Memnuniyetle karşılandığı görülünce yola devam der, bunu kendine iş edinen kişi. Kolay olmaz çeyrek asır sonra o günleri yaşayan “biz” leri bulmak, her birine ulaşmak, hatırlatmak, anlatmak, anlaşıldıktan sonra da o buğulu keyfi yaşamak…

Bu buğulu keyfi yaşamak araştırmacı ruhu tetikler. Özel arşivler ile ulaşılabilen arkadaşlar ve ulaştıkça her defasında yeniden coşup, bir sonrakine ulaşma şevki ile bu günlere gelinir.

Ulaşılabilenlerle toplanılır herhangi bir ortamda… Yıllar yüzleri eskitmiş ama yürekleri de yumuşatmıştır. Çeyrek asır sonra karşılaşmak ve ilk anda tanımak zordur yüzleri. Ama hemen dönülür o eski günlere ve hatırlanır yüzler. Buğulu bir keyiftir. Sesler titrer, ilk merhabalarda. Bir çırpıda herkes birbirine özetler çeyrek asrını… Anılar tekrarlanır, gülünür bol bol, biraz buğulu biraz da heyecanla. Öyle kaptırır ki herkes kendini ortama… Anılacak öyle çok şey vardır ki anlatmak için, an gelir, herkes bağıra bağıra konuşur kimse dinlemez olur. Ama o bile bir başka keyiftir, mutluluktur. Adresler ve telefon numaraları dağıtılır kendine bu ortamı hazırlamaya iş edinen kişi tarafından. Süre ilerledikçe, lise günlerinde ki gibi birer ikişer gruplar oluşuverir kendiliğinden. Keyif alabildiğine çoktur. Unutulur yılların yorgunluğu, günlük uğraşıların sıkıntıları, yaşanan hastalıklar ve niceleri. Ayrılma vakti geldiğinde damaklarda kalan lezzet yılların imbiğinden süzülenlerdir.

Çeyrek asır sonra gelen bu bağ, kopmaz artık. Kimse koparmak istemez. Koparılamaz. Yüzleri ve yürekleri, yıllardır karşılaşılan ya da yaşanan yüzler ve yürekler o kadar çok yormuştur ki, yılların ötesindeki eskitilmemiş ve örselenmemiş o yüreklerin ve yüzlerin, naftalin kokulu sandıklardan çıkarmışçasına tadına varacaktır, öpe koklaya, sindire sindire…

Ergün VEREN