Hayatı belirleyen unsurları sıralamak, yoksunluğa ve yoksulluğa tepeden bakanlara yakışmıyor. Bilgiyi elinde bulunduranların, bilgiden yoksun bırakılmışlara uyguladığı tacizle, parayı elinde bulunduranları paradan yoksun bırakılmışlara uyguladığı tacizin farkı yok…
Elitlere sataşma olarak algılanabilecek, sert bir halkçı eleştirinin kaynağında başkaldırı vardır. Her nedenle olursa olsun bilgiye ulaşamamış, bilgiyi bilinciyle buluşturamamış kitlelere tepeden bakan, yoksayan bir zihniyetin verdiği tahribat öncelikle kendisinedir. Kendine özgü gelişen kapalı bir kültür, kapalı bir bilgi sistemi nihayetinde elinde patlayacaktır. Sıradan bir arz talep olgusu manzarasıdır bu. Hiç olmuyorsa, bilginin de görgünün de işlevini yitirdiği daha ilkel ihtiyaçların öne çıktığı bir dünyanın kapıları açılacaktır.
Sanatta, politikada, kültürde, yaşamın tüm alanlarında….
Bilgiden yana şansı olmayanların gerekçesi çoğunlukla ekonomik az oranda ise kişiseldir. İyi okullarda okuyamayanların, iyi ortamlarda eğlenmeleri, iyi beğeniler kazanmaları fazla hayal olur. Operaya gitmemiş olmaları, William Shakespeare, Puşkin, Baudelaire ya da Bertolt Brecht’i sadece Türkçe kaynaklardan okuyabilmiş olmaları hatta bu kişileri hiç duymamış olmaları sorun olacaksa bu sorunun muhattabı yoksullar değil varsıllar olmalıdır…
Bırakınız Prag’ı, Viyana’yı, Roma ya da Paris’i Ankara’nın batısına gidememiş bir çoğunluğun durumunu zavallılıkla açıklamaya kalkışmak düpedüz suçluluk itirafıdır.
Aydın Olmakla, aydınlatıcı olmanın farkı
Bilginin yararsızı, sadece makinelerde kayıtlı olanıdır. Makine dilinin sadece bu dili anlayanlara hitap etmesidir. Bilginin enternasyonal gücünün nedeni ise tarihe ve insanlığa armağan edilmesidir. İsteyen herkesin erişebilmesi ve geliştirilebilmesi içindir… Bilgi, bilinenler, gözlemler, yaşantılar toplumsaldır ve bu sosyolojik olgunun ortaya çıkardığı mağdurlar ve mağdur ediciler vardır…
Bu iki çatışan tarafın dışında üçüncü bir taraf var mıdır? işte bu sorunun yanıtı en kolay olanıdır. Ya savaştan, zorbalıktan yana olacaksınız ya da savaşın ve şiddetin mağdurlarından yana olacaksınız. Ya şiddet, terör ve işgal cenahında yerinizi sağlam tutacaksınız ya da barışın, özgürlüğün ve eşitliğin cenahında olup acı çekmeyi göze alacaksınız… Çağımız,insanlıktan yana tavır alanlarla, kötülükten yana olanların savaşımına tanıklık etmektedir. Görmezden gelmek, kıyıdan kıyıdan yürümek yoldan çıkmaktır. Kendi yolundan çıkan birinin başvuracağı sıradan bir tavırdır.
Şahbender KORKMAZ