ben seninle gideceğim her yere
kılcal damarlar dahil
sevginin dokun kaynağına
insan görünümlü kaş göz
zehirden daha zehir
dolanır yılan kıvrımı
ağız içinde söz
seni ilk kez dışında sınırların
hırçınlığında belanın
kimin kapısı saklamış ipini hainin
dün neyse bugün de
ışmarla oynanmak ta oyunlar
ekmeğin hatrına suyun ve tuzun
nasıl kıyılır kıyılır mı
canı kucaklıyan bağırlar
toprağın dostluğu
her şeyine katık
böl yüzün karardıkça
düşünülür cebin
seni aklığın eksikliği
samimiyetin aksi
tanrısal yaklaşımla sanki
ihaneti saklayan sesi
ve aynı yolun yolcuları
kahraman sayıp olumsuz kararı
el elinde sıvazlanan sakalları
aynen devam ediyor
dün seni yalnız bıraktığı gibi siperde
bugünde kapalı kapılar ardında aynı perde
oynanıyor yaftaların en hası
layık olmadığı halde boyunlarında
onları ki başarılı takiyeli oyunlarında
silinmiş sayfalarından tarihin
can pahasına yazılan destan
inkarcı bir hal
sanki hiç yokmuş gibi mustafa kemal
dillerinde küfrün pelesenki
ihanetin göçü sanki
çalınıyor kapılar
körpecik bellekler
hayatı uçan kelebekler
uçuk karanlıklarda
ayrı dünyaların insanı
sayılacak sayılmaya mahkum
korku saracak bacayı
tanrının ateşi hep harlı
insan gibi düşünen vekarlı
kişilerin kısılan sesi
canlanıyor her beyinde
hey gidi günler efsanesi
hala başka havalarda dağınık
çok bilmiş ukelalar
olana dudak kıvırmada
yıkanla yıkıcı olanla aynı seda
söyle fikrin ve zikrin nedir
nedir senin hevesin
küresel kainatın neresindesin
Bekir KOÇAK