- Türk Telekom Telekomünikasyon Müzesi - 27 Ekim 2023
- Kars, Zamanı Yitik Şehir - 25 Eylül 2023
- Çeşnigir Kanyonu ve Köprüsü - 19 Aralık 2022
Giz Ormanları
Haruki Murakami’nin”Koşmasaydım Yazamazdım” kitabını bitirip kapağını kapayınca durup şöyle bir düşündüm. Ben de “Yürümeseydim Yazamazdım”. Trekkinge başladığımda bir pencere açıldı hayatımda. Sonra içeri tatlı bir rüzgar doluverdi… 2018’in Ekim’inde, bir pazar günü… Yol Arkadaşım Trekking grubu ile mavi çiniden parlak bir gökyüzünün altında Bolu-Seben fosil ormanına doğru yola çıktık.
“Evrenin ve dünyan, gökyüzün ve yeryüzün değişecek, artık, şimdi, işte! ” demiş Aruoba. Tam sırası değişimin. Zamanın göbeğinden başlıyoruz yürümeye. Tırmanışa öncesi yapılan ısınma hareketlerinin ardından üç buçuk kilometrelik tırmanış başlıyor. Giz bulutuna sarıp sarmalanmış, saklı cennete doğru…Tırmanış sırasında yükseldikçe, coğrafi bölgenin değişimini daha iyi gözlemliyoruz. Bölge İç Anadolu ile Karadeniz bölgesinin sınırı. Grup lideri Aytekin Gültekin’in gösterdiği hedefe vardığımızda fosil ağaçlara da ulamış olduk. Öğle yemeğini manzarayı içimize çekerek burada yedik. Kaya oluşumları çok enteresan.
Fosil ormanları üzerinde yaşadığımız toprakların geçirdiği değişimi göstererek bizi düşündürerek eğitir aslında. Fosilleşmek kolay bir olgu değildir. Hayat kıvılcımınızın söndüğü anda her molekülünüz başka bir sisteme taşınır. Ama bu da yeterli değildir. Doğru yerde ölmek gerekiyor. Sonrasında onlarca, yüzlerce milyon yıl sonra gizlendiğiniz yerden çıkarılmanız ve keşfedilmeniz lazım. Böylesine zorlu ve gizemli bir süreç. Burası ülkemizdeki diğer fosil ormanlarından çok farklı. Taşlaşmış ağaç gövdelerinin tamamı veya gövde kısımları toprağa dikili halde kalarak taşlaşmış. Türkiye’nin dikili ağaçlardan oluşan tek fosil ormanıymış. 18-20 milyon yıl öncesine ait palmiye, sığla, çam, sedir, kavak, söğüt gibi ağaç türleri var.
“Güzün en gürültülü kanadında
Göğün en ince dalında..”
Cemal Süreya
İşte bu bölge 18-20 milyon yıl önce deniz veya gölden oluşuyormuş. Yukarıya doğru da büyük bir dağ yükseliyormuş. Dağın yamaçlarında orman varmış, volkanik patlamalarda sıklıkla yaşanıyormuş. İşte bu patlamalardan birinde aşağıya doğru akan lavlar ormanı yakarak göl ya da deniz kenarına gelip aniden soğuyup katılaşmış. Su yakınındaki ağaçların bir kısmının gövdeleri yanmadan kurtulup lavların tonlarca altında kalıp, gizini bize taşıyor. Bu fosiller 15-20 adet civarında, kafes telli çitlerle korumaya alınmış. Patika boyunca yürürken bu güzelliği seyrediyorsunuz. Grup lideri bu ormanlara Giz Ormanları adını koymuş. Bence de gizemli bir dünyası var bu ormanın.
Bölgedeki kayaların yapısı da çok ilginç. Patikada yürürken bir kaya kütlesinin içinden bana göz kırpan bir kalp gördüm. Kayanın içinde belki de milyonlarca yıl öncesinden bir ışık. Kalbe baktığımda çok uzak bir yıldıza bakıyormuşum gibi hissettim. Göz kamaştırıcı, ürpertici ama milyonlarca yıl öncesinden bir ışık. Sonbahar güneşinin solgun ışığı altın rengi bir hat çizerek düşüyor yeryüzüne.
Patikadan aşağıya doğru inmeye başladık. Aşağıda muhteşem bir kanyon olduğunu gördüm. Bazalt kayalara dokunacaktık. Hava tertemiz. Kanyonun girişi heybetli. Kanyonda derin bir sessizlik hakim. Gökyüzü şehirdekinden çok daha yüksek. Yaprak dökmeyen ağaçların yeşili daha göz alıcı hale gelmiş. Arada bir rutin dışına çıktığınızda gündelik yaşam manzaraları farklı görünmeye başlıyor gözünüze. Kanyondan çıkınca yeniden bir ormana girip yaklaşık 12 kilometrelik yürüyüşümüzü tamamladık.
Gün batımında dönüş yolundayız. Güneş en göz alıcı yeşil ışığını bir kılıç gibi fosil ağaçların taşlaşmış gövdelerine saplıyor. Çocuksu bir sevinç kaplıyor içimi. Yürürken aklıma gelen düşünceler bulutlar gibidir. Bir yerden süzülerek gelir sonra başka yerlere giderler. Gökyüzü hep aynıdır oysa. Bulutlarsa gökyüzünün anlık misafirleri…
Yol Arkadaşım grubunun katılımcılarının uyumu, Aytekin Gültekin ve ekibinin güler yüzlülüğü ile sonlanan güzel bir etkinlikti.