KÜLTÜR VE SANAT Beni İki Kadın Çok Sevdi

Beni İki Kadın Çok Sevdi

“Beni İki Kadın Çok Sevdi” ülkemizin işgalden “Kurtuluş,” ”Kuruluş” ve Şeyh Sait İsyanı’na kadar uzanan tarihsel dilimi üç kişi üzerinden anlatan Oğuz Akay’ın Alfa Yayınları arasında çıkan bir yapıtı. Kişilerden birisi Mustafa Kemal;”Kurtuluş” ve “Kuruluş”un bir numaralı adamı. Fikriye ve Latife Hanım; Halide Edip’in deyişiyle “ateşle imtihan” edildiğimiz günlerde Mustafa Kemal’in yanında değişik dönemlerde olan iki kadın.

Roman tadında

“Beni İki Kadın Çok Sevdi” hatırı sayılır kaynakların beslediği, desteklediği bir araştırma olsa da yazarın anlatımı sayesinde roman tadında bir yapıt oluvermiş. Okur tek bir bakışa ve kaynağa mahkum edilmiyor, sayısal üstünlüğünden başka kaynakların bitekliği sayesinde.. Yazar, bir konuda birkaç kaynağı birden okura sunuyor. Farklı farklı durumlarda olan insanların günlüklerinin sayfalarından aldığı tümceleri aktarıyor. Bu sayede her üç kahramanın da fiziksel özelliklerinin dışında kişisel özelliklerini de farklı bakış açılarından vererek anlatım yapıtın bütünlüğünde bir roman havzasında sürdüğü için daha kolay anlaşılır ve okunabilirliğinin artırılmasını sağlıyor.

“Beni İki Kadın Çok Sevdi” tartışmalı konuları da karşıt görüş ve farklı tanıklıklarla veriyor. Bu da okuru çıkmaz sokağa sürüklememenin yanında yapıtı merakla okumaya sürüklerken öte yandan konuyla ilgili başka kaynakları da irdeleme gereğini duyumsatıyor. Çatışıyormuş gibi görünen kaynakları kıvamında eritme ve aynı konu içinde ileri geri gidişler konular arası hızlı ilişki kurmayı sağladığı gibi, okurun daha önce var olan bilgilerini de devindirmeye yarıyor.

İki kadının ortak yanları

Fikriye ve Latife Hanım ayrı yönlerinin olmasına karşın ortak özelliklere sahip insanlar. Bir kere ikisi de batı kültürünün yabancısı olmayan, iyi eğitilmiş, mücadeleci kişiliğe sahipler. İkisi de (askeri/siyasi) zaferlerin kazanıldığı önemli işlerin yapıldığı ve kararların alındığı günlerde Mustafa Kemal’le birlikte oluyorlar.

Yazar, Fikriye-Mustafa Kemal ilişkisinin öncesinden başlayarak tarihsel koşulları göz ardı etmeden veriyor. Böylelikle sıradan bir ilişki yerine Fikriye ve Latife Hanım’la hangi toplumsal koşullar içerisinde bir araya geldiklerini ortaya koyuyor. Yapıtın şimdiye değin bu konuda yazılan kitapların kimilerinden en önemli yanı budur, bana göre.

İki hanımefendi de Mustafa Kemal’i tanımadan önce hayranlık duyuyorlar. Hatta Fikriye Hanım konuk olarak kaldığı evde Macit Bey’e baskı yaparak Atatürk’ün fotoğrafını astırır.

Latife Hanım ise İzmir’in kurtuluşundan sonra Gazi’yi karşılamak için babasından izin isteyen, Beyaz Köşk’ün kapılarını ardına kadar açan “‘Gazi’yi misafir etmekten şeref duyarım! Ben bu günleri görmek için buralara koşup geldim. Ona ben hizmet edeceğim. Elbette oralarda kalmaları tehlikelidir.’” (s.160) diyen kişidir.

İki kadın da sonuçta Mustafa Kemal’den ayrılmışlardır. Ayrılıklardan birisi (Fikriye Hanım’ın canına kıyması) ölümle sonuçlanıyor. Ayrıca yazar “Fikriye Hanım intihar etti mi, etmedi mi?”sorusunu yönelttikten sonra yanıtını da belgelerle okura sunuyor. Latife Hanım ise, Mustafa Kemal’e açıkça boşanmak istediğini bildirir ve ayrılır. Ama bu noktaya gelinceye kadar yurt gezisi sırasında Erzurum’da yaşananların ardından Çankaya Köşkü’nde yaşananların bardağı taşırmasını başta Kılıç Ali olmak üzere birçok kişinin altın değerindeki yaşantı dökümleriyle veriyor.

“Kurtuluş” ve “Kuruluş”

Yapıt iki kadın ve Atatürk’ü anlatmanın yanı sıra “Kurtuluş” ve “Kuruluş” yıllarını da anlatıyor. “Beni İki Kadın Çok Sevdi” adlı yapıtta Fikriye Hanım’la Mustafa Kemal Atatürk’ün birlikteliğinin ekseninde “Kurtuluş” günlerini, işgal günlerinden başlayarak anlatıyor. Milli Mücadele’nin kapanan ve açılan aşamalarında iki kadın yer alıyor.

Mustafa Kemal’in üvey babası Ragıp Bey’in yeğeni Fikri’ye Hanım’ın Ankara’ya gelişi Milli Hükümetin ilk anlaşması olan Gümrü’yü imzaladığı bunalımlı günlere denk düşer. Yunanlıların Ankara’ya kadar yaklaşmaları sonucunda kentin boşaltılması söz konusu oluyor. Hatta kentin bir bölümü Kayseri Talas’a taşınırken, Fikriye belinde ileride yaşamını sonlandıracağı İsmet İnönü’nün armağanı silahla Çankaya’dan Samanpazarı’na at üzerinde gidip geliyor, çevredekilere moral vermek için.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş günlerini de Latife Hanım’la yaşadığı dönemde vermektedir. İzmir’in işgalden kurtuluşu sonrasında Latife Hanım’la ilişkisinin başlamasını sağlayan yer olan Uşşakizadeler’in Beyaz Köşk’ünde kalan Mustafa Kemal’in reformları burada planladığı İsmet İnönü’nün ‘Hatıralar’ından aktarılıyor. Bu, Latife Hanım’ın “Kurtuluş” mutluluğu içinde’ “Kuruluş” aşamasında yer almaya başladığının ilk imleridir. Latife Hanım I.İzmir İktisat Kongresi’nden Cumhuriyet ilanına, Mustafa Kemal’e yapılan suikast sırasında yaralanmasından devrim yasalarının çıkmasına, halifeliğin kaldırılmasından Şeyh Sait İsyanı ve sonrasına kadar geçen süreci Mustafa Kemal’le birlikte yaşamıştır. Ayrıca ‘kadın reformunda’ (s.520) önemli bir yeri olduğu da yadsınamaz. Bu konuda yapılacak çalışmalarda ön açıcılığın ötesinde yasal anlamda haklar kazanmalarında etkin olduğunu belirtiyor yazar, “Beni İki Kadın Çok Sevdi” adlı yapıtında.

Bu bölümlerde, yazar sadece Fikriye Hanım ve Mustafa Kemal’in özel ilişkilerine saplanıp kalmamış. Ama özel ilişkilerinden de çok uzaklaşmadan işgal güçlerine karşı verilen savaşımı ve sonrasında yeni devletin kuruluşunu doyurucu bilgilerle sunuyor, Akay.

Portreler

Yapıtta birçok önemli portre yer almaktadır: Zübeyde Hanım, Ali Rıza Efendi, Fikriye Hanım, Latife Hanım, Hacı Ali Efendi, Ragıp Bey, Ali Şükrü Bey, Osman Ağa ve Mustafa Kemal Atatürk. Son üç adın portresini yapıtın kapsamı gereği daha başarılı ve ayrıntılı olarak buluyoruz. Bu bilgileri zaman zaman kitabın belli bölümlerinde genişçe rastladığımız gibi bütün içerisinde değişik konular içerisinde yeri geldiğinde verilenleri bir araya getirdiğimizde bütünü oluşturabiliyoruz. Bu yapıt için, üç kişinin (Mustafa Kemal Atatürk, Fikriye ve Latife Hanım) başarılı bir portre çalışması da diyebiliriz. Çünkü her üçünün de geçmişinden alarak Mustafa Kemal’le ilişkilerinin başlangıcı ve sonrasını da okura sunuyor. Haklarında ulaşılabilecek çok özel bilgileri de aktarıyor, Oğuz Akay.

“Beni İki Kadın Çok Sevdi” adlı yapıtta Oğuz Akay, Mustafa Kemal’in özel yaşamını da içerecek biçimde birçok gözün bakışlarından aldığı net görüntülerle veriyor.

Çankaya Sofraları

Çankaya’da, Mustafa Kemal’in verdiği akşam yemekleri ünlüdür. Çünkü bu sofrada, yemeden içmeden çok ülke sorunları ön plandadır. Yazar, düşün siyaset adamlarının yanı sıra Mustafa Kemal Atatürk’ün silah arkadaşları da yer alıyor, ülke sorunlarının konuşulduğu. Bu yemeklere katılanlar birkaçını sayacak olursak Fevzi Çakmak, İsmet İnönü, Vasıf Çınar, Ruşen Eşref Ünaydın, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Muzaffer Kılıç, Ferit Tek, Şükrü Saraçoğlu, Necip Ali (Küçüka), Ahmet Emin Yalman, Hüseyin Cahit Yalçın, Yunus Nadi Abalıoğlu, Fethi Okyar, Ahmet Ağaoğlu” nu sayabiliriz.

Latife Hanım ile Mustafa Kemal’in arasının açılmasına neden olan bu sofrada her şey konuşulmasına karşın son karar burada verilmiyordu.

Yüzlerce belgenin süzülmesinden oluşmuş “Beni İki Kadın Çok Sevdi” Mustafa Kemal’i ve Türkiye tarihinin “Kurtuluş” ve “Kuruluş” dönemi sonrasını anlamak açısından önemli bir kitap. Yetişkinlerin ve gençlerin roman tadında sıkılmadan okuyabileceği çalışmada yakın tarihimiz Mustafa Kemal, Fikriye ve Latife Hanım kişilikleri üzerinden sunuluyor okura.

Mustafa ASLAN

Oğuz Akay, Beni İki Kadın Çok Sevdi, I. Basım:Ocak 2010, Alfa Yayınları-İstanbul