POLATLI SEMALARINDA BALONLA SEYAHAT

POLATLI SEMALARINDA BALONLA SEYAHAT

23 Ekim sabahı, Ankara’da, gri bir gökyüzüne gözlerimizi açtık. Bulutların hareketleri yağmuru müjdeliyordu. Yola çıkarken başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Eğer hava şartları uygun olursa, sıcak hava balonu ile Polatlı semalarında bulut denizinde yüzeceğiz. Yol Arkadaşım grubu ile Ankara’dan çıkarken, yağmur uğurladı bizi. Gökyüzündeki bulutların dansını seyrederken, yine de içimde bir umut vardı.

“Ben ki kuşlardan öğrendim tutkulu umudu,
kesinliği ve gerçeğin uçuşunu…” (Pablo NERUDA)

Zamandan kazanmak için, kahvaltımızı Yol Arkadaşım’ın ikramlarıyla, araçta yol alırken yaptık. Polatlı’ya yaklaştıkça bulutlar dağılmaya, güneş gülen yüzünü göstermeye başladı. Saat 8.30 da Polatlı Gordion’daydık. Balonun bizim için hazırlandığını görünce, herkesten önce inip balona doğru koştum.Balon hazırlığının tüm aşamalarını görmek istiyordum. Ülkemizde balon turları, Kapadokya ve Pamukkale’de yapılıyor. Balon zincirinin üçüncü halkası Polatlı olacak galiba. Polatlı Belediyesi ve Türk Hava Kurumu (THK) arasında yapılan bir protokolle, Ekim ayından itibaren Polatlı’da Balon Turizmi başlatılmış. Yoğun talep varmış. Balon rezervasyonlarını, Polatlı Tarihi Alanlar Tanıtım Merkezi (POTA) yapıyor. POTA; Polatlı’daki tarihi alanların ve geçmişten bugüne taşınan kültür mirasının tanıtımına gönül vermiş, alanında uzmanlarla çalışıyor. Genel Koordinatörü Kadim Koç. Rehberliğimizi Kadim Bey yaptı.. Rehber eşliğinde bu toprakları gezmek, yaşanan hikayeleri dinlemek farkındalığı arttıran ince nüanslar.

Uçuşlar Gordion’dan başlıyor. Sabah iki, öğleden sonra da iki uçuş yapılıyormuş. İlk grup balona bindi. Her uçuş 14 kişiyle sınırlı. Balonun yavaş yavaş yükselişini aşağıdan izlemek çok keyifliydi. Biz de yeryüzünde biraz çay keyfi yaptıktan sonra, aracımıza binip balonu takip etmeye başladık. Balon, rüzgar nereye götürürse oraya gidiyor. Tarihte uçmayı başaran ilk araç, sıcak hava balonudur. 5 Haziran 1783’de Montgolfier Kardeşler ilk sıcak hava balonunu uçurdular. 233 yıl önce uçan, ilk hava aracına binmek değişik duygular uyandırıyor bende. Belki bir rüzgar bizi alıp 18.yy. ‘a savurur.
Bu balonların yönlendirilmesi zor, rüzgarın hızına bağlı olarak uçuyorlar. Yolcu sepetinin üzerinde havayı ısıtan bir mekanizma var. Bu mekanizmanın ateşleyici bölümü ve balonun tepesindeki deliği açıp kapatmaya yarayan ipler, balonun alçalıp yükselmesini sağlıyor. Balon yükseleceği zaman pilot, ateşleyiciyi çalıştıran ipi çekiyor. Ateş havayı ısıtıp balonun yükselmesini sağlıyor. Alçalması istendiğinde de tepedeki deliği kontrol eden ip çekiliyor. Delik açılıyor ve sıcak hava uçup gidiyor. Hava soğuyunca da balon alçalmaya başlıyor. Balonu yönlendiren en önemli şey, rüzgar. Pilot alçalarak ve yükselerek gitmek istediği yöne doğru esen bir rüzgar yakalamaya çalışıyor.

Gökyüzü Keyfi

Balonu yanına vardığımızda iniş yapmışlardı ve bizi bekliyorlardı. İlk grup balonu boşaltırken, diğer taraftan da bizler bindik. Boşaltma ve binme işlemi ağırlığı dengelemek amacıyla eş zamanlı yapılıyor. Rehberimiz Kadim Bey binerken, gökyüzünün keyfini çıkarmamız için dürbün verdi. Yavaş yavaş yükselmeye başladık. Biz yükseldikçe insanlar küçüldü. Bir süre sonra yeryüzü maket görüntüsünü aldı. Kibrit kutusundan evler, oyuncak arabalar… Kulaklarımda çınlayan bir ses, gökyüzüne yolculuğumuzun bir çılgınlık olduğunu söylüyordu. Hele pilotumuzun arada bir yükselmek için, balonun içine doğru parlattığı alev. Balonun iç yüzünün yanmaz kumaş olduğunu bilsem de, alevin sıcaklığı sarmalıyor uçuşan ruhumu, göğüs kafesimde kanat sesleri… Frig uygarlığının başkenti Gordion Antik Kenti, Kral Midas’ın Tümülüsü, Büyük İskender’in kılıcı ile kördüğümü kestiği yer, diğer 124 tümülüs, Sakarya Meydan Muhaberesi’nin geçtiği toprakları seyrederek yol aldık gökyüzünde. Duatepe, Kartaltepe cephelerini seyrederken, hayal gücünüze çok iş düşüyor. Sırtınızdan ince bir ürperti geçiyor.
45 dakikalık uçuşta 850 metre yükseldik. Gökyüzünü kuşlarla bölüştük. Jules Verne’nin dediği gibi “Sanki dışına çıkılmaması gereken sihirli bir çemberin içindeymişiz gibi…”hissettim. Gökyüzü, tepe penceremiz…”Uçan ne varsa içimde, apaçık görünüyor. Şu kanatların gezgin eşitliğinde…(Pablo Neruda)”
Yeryüzüne indiğimizde, herkesin gözbebeklerinde gökyüzünün esrikliğini vardı. POTA, uçuş anılarımızı unutmamamız için sembolik belgelerimizi verdi.Yol Arkadaşım ekibine, POTA’ ya, Kadim Koç’a ilkler için teşekkürler…

DEMET GÜNGÖR