OPPENHEIMER: Devlet

Franz OPPENHEIMER ve “DEVLET”
         Devlet isimli 203 sayfalık kitap 1922-1935 tarihleri arasında basılan ve dört ciltlik  (4500) sayfalık ” Sosyoloji Sistemi ” adlı yapıtının yine “Devlet” başlığını taşıyan siyasal kuramlar konusunun yer aldığı bölümdür.

Oppenheimer, devleti yalnızca sosyolojik açıdan ele aldığını  devlet kuramları bölümünün girişinde şu şekilde ifade eder: Bu bilimsel inceleme devleti hukuksal-sosyolojik açıdan değil, yalnızca sosyolojik açıdan ele almaktadır. Sosyolojik bakış açısı, hem bir tarih felsefesini hem de ekonomi kuramını içerir. Amaç devletin gelişmesini, sosyolojik-psikolojik kökenlerinden alıp, çağdaş anayasal biçimine kadar getirerek izlemektir (Oppenheimer;1997:32) .

Oppenheimer ;  Platon’un devlet ” birlikte yaşama zorunluluğu” ndan doğmuştur. Bodin’in ” birçok ailenin ve onların ortaklaşa sahip oldukları şeylerin, egemen güç   tarafından hukuksal yönetimi”dir. Rousseau’nun devlet Toplum Sözleşmesi’nden türemiştir “, görüşlerine karşı çıkmıştır.”Ortada bir hukuk toplumu yoksa devlet de yoktur” diyen Marcus Tullius Cicero’ya ve “Devletin oluşumunu bir tür hukuksal ürün, hukuksal üretimin en üst biçimi” olarak tanımlayan Von Savigny’ye katılmadığını belirtmiş ve Platon ve Marx’ın izleyicilerinin devlete tüm siyasal ve ekonomik konularda vatandaşlar üzerinde mutlak bir efendilik yükleyerek, devleti her şeye gücü yeten bir varlık olarak görmelerini eleştirmiştir.

Oppenheimer; Siyasal örgütlenmenin hiçbir zaman sınıf devleti dışında bir biçim almadıklarını hiç değilse, herhangi bir siyasal örgütün , başlangıçta üst ve alt ekonomik sınıflardan oluşan bir yönetim biçimi göstermiş olmasa dahi, gelişmenin zorlu yasalarına uymaktan kaçınamayacağı için, sonunda tarihin sınıflı biçimine dönüşeceği için pek çok kanıtlar olduğunu ileri sürer ve “İlkel Birikim” kuramına, toprak ya da taşınır mülk biçimindeki ilk zenginliklerin salt ekonomik güçler yoluyla sağlandığı görüşüne karşı çıkar. Bu kuramı üst sınıfların ayrıcalıklarını haklı göstermek için kullandıkları bir “Sınıf Kuramı” olarak kabul eder. Bu varsayımın tümüyle yanlış olduğunu ve bu varsayımın sınıflı devletin gelişmesiyle ilişkisinin bulunmadığını belirtir ve buna karşı görüşünü kanıtlamak için şöyle der: “Doğal hukuku ve benzeri görüşleri savunan tüm düşünürler gelir sahibi sınıflarla herhangi bir geliri olmayan sınıfların ancak tüm verimli toprakların insanlarca işgal edilmesinden sonra doğabileceğini savunmuşlardır. Bu yeryüzündeki tüm toprakların işgal edilmesinin oldukça erken bir tarihte gerçekleşmiş olacağını düşündürür. Çalışan mülksüz sınıfın çoğalmasıyla, salt ekonomik nedenler sınıfların farklılaşmasına yol açıyor olsaydı bu farklılaşmanın başlayacağı zamana daha varılmamış olacaktı ve toprak sahipliğinin toprakta doğal bir kıtlığa yol açacağı  kritik  nokta, geleceğin görünemeyecek kadar uzak bir tarihinde, belki de hiçbir zaman ulaşılamayacak bir gelecekte olacaktı”.(Oppenheimer,1997:39-40

Oppenheimer, bunun toprakların daha önce siyasal olarak işgal edildiği anlamına geldiğini söyler bu nedenle devlet, bir sınıf devleti olarak, fetih ve boyun eğdirme dışında bir yolla ortaya çıkmış olamaz der.

Oppenheimer, salt sosyolojik olan devlet kavramını, ekonomik boyutu da ekleyerek şöyle tanımlar: “Devlet, oluşumu sırasında tümüyle, varlığının ilk aşamalarında ise özünde ve neredeyse tümüyle, zafer kazanmış bir insan grubunun, yendikleri üzerindeki egemenliğini bir düzene bağlamak ve kendini içten gelecek ayaklanmalarla dıştan gelecek saldırılara karşı güvenceye almak amacıyla, yendiği gruba zorla kabul ettirdiği bir toplumsal kurumdur. Bu egemenliğin sonul amacı, yenilenlerin yenenler tarafından ekonomik alanda sömürülmesinden başka bir şey değildir”(Oppenheimer,1997:43).

YORUMLAR

  1. İnanılmaz güzel hazırlanmış ve derli toplu bir çalışma olmuş. Bizimle paylaştığınıza çok memnun oldum. Ne kadar teşekkür etsem azdır.

  2. Önemli bir çalışma olmuş. Ben de sizi kutluyor ve teşekkür ediyorum. Bu arada yeni yılınız kutlu olsun.

  3. İnceleme ifadelerde güzel yer bulmuş,
    DEVLET olmanın sosyolojik -ekonomik -tarihsel ve psikolojik ayaklarının olduğu gerçeğinin toplumsal mutabakatla kaide bulacağını bugünkü
    ANAYASA yapıcılarının gözden geçirmesi gerekliliğini nede güzel hatırlatmış .
    teşekkür ve kolaylıklar..

Comments are closed.