Sınıf tekrarı günleriydi. Yıl sonunda bir tane dersten zayıf alırsan bile, sınıf tekrarı yapardın. Buna da sınıfta kalmak denirdi.1970 li yıllarda köy okulları tıklım tıklım doluydu. Her şey doğaldı, açlık, tokluk… Gaz lambasından henüz kurtulamadığımız yıllardı. Çelik çomaklı, sek sekli, bez parçalarında top yapıp futbol oynadığımız yıllardı… İnsanların birbirine faizle, dolarla borç vermedği, senedin sepetin soğuk yüzüyle henüz tanışmadığımız ve sözün altından değerli olduğu yıllardı…
Biz çocuktuk ve henüz futbol takımı tutmayı yeni öğrenmiştik. Bir futbolcunun hayranı olma ihtimalimiz yoktu. Bir sinema oyuncusunu örnek almazdık kendimize.
Okulda, bilginin yanında haberin de neredeyse tek kaynağı öğretmenlerimizdi. Değerliydi bilgi. Zor şartlarda edindiğimiz bilgilerin ölçülmesi değerlendrilmesi gerekirdi. O zamanlar sınıf tekrarı vardı ve sınıfta kalmak çocuk ruhunu yaralardı, ezerdi. Karne önemliydi kısacası. Karnedeki notlar daha da önemliydi…
Kaç zayıfın var sorusu
Zayıfın varsa susarsın, kimse görmeden karneni çantaya atabilmişsen belki çok zor da olsa tükenmez kalem bulabilmişsen bazı zayıf yazan yerlerde orta yapma imkanın olur muydu? Olurdu elbet. Karne yüzeyini hafiften kazıyıp üstüne bir düzeltme kondurabilirdin… Hele de anne baban okuma yazma bilmiyorsa bir süreliğine de olsa kurtarırdın karizmayı. Tembel teneke olmaktansa sahtekar olmayı göze almak… Çocukça kaçışlar, çocuksu çözümlerdi işte..
Baban soradı, kaç zayıfın var: 2 zayıfım var baba, Nuri’inin 3 zayıfı var…
Şimdilerde öyle mi? Veliden not kaçırmak, anne babaya 2 yerine bir zayıf bildirmek…. Karne zamanı yaklaşıyor. Daha doğrusu e-karne zamanı. Belki bir süre sonra kağıt karnelere de tümüyle veda edeceğiz. Karne notlarımızı ailelerimiz neredeyse günler önceden öğrenebiliyor.
Onur Genç Ada
imgelem.com.tr