İnsanların çoğu mutlaka tiyatronun içinde olmak istemiştir. Peki bunun asıl sebebi tiyatronun bir sanat dalı olması mıdır? Hayır, insanların amacı sadece bir sanat dalıyla ilgilenmek olsaydı, bu sanırım tiyatro olmazdı; çünkü en zor sanat dalı tiyatrodur. Diğer tüm sanat dallarını içerir; bu sebeple iyi bir beden, ses ve “beyin” eğitiminden sonra kişi diğer sanat dallarında(dans, müzik, resim vd.) da kendini eğitmek zorundadır. Tiyatronun içinde gerçekten yer almak isteyen kişiler bütün bunları yapar; ama herkes bütün bunları göze alamaz ve tiyatro içlerinde uhde kaldığı halde başka bir mesleğe yönelirler.
İnsanların tiyatro içinde yer almak istemelerinin temel nedeni “oynamak”tır. Yani tiyatronun temelinde “oyun” olmasıdır. İnsan oynar! Bir çocuk hiçbir alet, oyuncak vs. olmadığı halde tek başına saatlerce oyun oynayabilir; hem de hiç sıkılmadan. Oyun, henüz anne rahmindeyken, bize bahşedilmiş bir güçtür. Doğumdan ölüme kadar, başta kendimizi sonra dünyayı anlamak ve anlamlandırmak adına, bu gücü kullanırız. Fakat anlamlandırmaya çalıştığımız dünyanın katı kuralları, bizi bir an önce ölüme yaklaştırmak için, daha çocukken bizi yaşlı bir insana dönüştürmek ister. Yaşamı eğlenceli ve yaşanılır kılan gücümüzü, oyunu, bizden alır ve anlamsızlığın içine hapseder!
Bu yüzden insan bir zamanlar sahip olduğu “rahatça” oynama olanağını tekrar elde etmek ister. Oyun elbette sadece sahneyle sınırlı değildir. Örneğin çok ciddi bir adamın tavla oynarken kendini kaybedip fazlasıyla eğlenmesi de mümkündür. Ama özellikle tiyatroda yaşamın kendisini oynamak her insanın arzu ettiği bir şeydir!
Felsefe ve Hayatı Anlamlandırmak
Tiyatroyu reddetmek hayatı anlamlandırmayı reddetmektir! Çünkü tiyatro hayatı anlamlandırmak için var olan bir felsefe yöntemidir. Felsefe başta kendimizi ve sonra dünyayı sorgulamamızı sağlar. Felsefeyi sıkıcı bulanlara inat tiyatro felsefesi oldukça keyiflidir.
Bir tiyatro sanatçısı da mantık ve duygu çatışmasından doğru bir şekilde yararlanmayı bilir. Daha başta bir oyun metnini incelerken daha çok mantıkla yaklaşır ve metnin temelindeki düşünceyi ve öğretileri ortaya çıkarır.
Bunu sunmak için de, prova aşamasında, yine mantıksal bir yaklaşımla bir harita(reji) ortaya çıkarır.
Bu sunumu canlı kılabilmek için de duygularını kullanır.
Estetik bir düşünceye ve estetik bir görünüme sahip olmak her insanın isteğidir. Bu yüzdendir ki estetik olana herkes hayranlık duyar. Sanatın temelinde de mutlaka estetik kaygı yatmaktadır. Örneğin bir tiyatro oyununda dekor, kostüm, ışık ve müziğin uyumundaki estetik denge oyuncuların estetik tavırlarıyla bütünleşmektedir.
Bir tiyatro sanatçısı hem kişiliğiyle hem de sahnedeki tavrıyla mutlaka estetik kaygı taşır. Bunun sebebi sahnelediği oyunu mutlaka birilerinin izliyor olmasıdır. Tiyatro bir güzel sanattır ve estetik olan güzeldir.
Yani insanların tiyatro oyununu seyretmesinin sebeplerinden birisi de onun güzel olmasıdır. Bu estetik bütünlük içinde tiyatro sanatçısı da bir estetik tavır kazanmıştır ve sahne dışındaki yaşamında da bu tavrı sürdürür.
Brecht, tiyatronun öğreticiliği yanında eğlenceli olması gerektiğini de savunur. Zaten çocuğun hayatı anlamlandırmak için kullandığı ve tiyatronun temelinde bulunan “oyun” da her daim eğlencelidir. Bu yüzden insan hayatı anlamlandırmak için tiyatroyu tercih edebilir.
Ali DÖNMEZ
Tiyatro Sanatı geçketen müthiş bir olay. Tyatro bir yaşam biçimi, bir tutku… Kopmak hiç kolay değil.