Günlük gezi programına baktığımda Ankara’nın bu kadar yakınında peribacaları olduğunu gördüğümde çok şaşırdım. Peribacaları dendiğinde insanın aklına Ürgüp-Göreme geliyor. Heyecanla Abacı Peribacaları ile ilgili bir araştırmaya koyuldum. Araştırırken bölgenin jeolojik anlamda sürprizlerle dolu olduğunu gördüm. Türkiye’nin ilk jeoparkı olma özelliğini taşıyan Kızılcahamam-Çamlıdere Jeoparkı yoğun ve zorluklarla dolu çalışmalar sonunda 2010 yılında açılmış. Bölgede gezerken taşa taş olarak bakamıyor insan. 15 milyon yıl yaşındaki bir yaprak ve balık fosiline dokunmanın heyecanını yaşıyorsun. Kızılcahamam-Çamlıdere Jeoparkı yaklaşık 2 bin kilometrekarelik bir alanı kaplıyor. Jeoparktaki çeşitlilik her bakımdan dikkat çekici. Bizler ancak Abacı Peribacalarını, Mahkemeağcin Köyü yapay mağara ve kiliselerini (Mahkemeağcin Kültürel Jeositi) İndibi Mağaralarını ve Saraycık Köyü’nü gezebildik.
Bu bölgede 250-65 milyon yılları arasında denizel şartlar egemen olmuş. Sonraki 10 milyon yıl boyunca deniz çekilmiş ve karasal şartlar oluşmuş. 55-38 milyon yıl arası bölgeyi deniz tekrar basmış ve uzun süre etkili olmuş. Bu dönemin en belirgin ürünleri bol fosilli killi kireçtaşları ve marnlardır. Bu jeolojik evrimi sağlayan büyük ölçekli yer kabuğu hareketleridir.
Mahkemeağcin Köyü, Kızılcahamam ‘ın güneybatısında ve ilçeye yaklaşık 17 km mesafede , Çeltikçi yolu üzerindedir. Köyün adının Mahkeme ağacından kaynaklandığı sanılıyor. Diğer bir rivayete göre de Osmanlı’nın son sayımlarında burada bir kadı görüldüğünden bu ismi almış olabileceği görüşü ağırlıkta. Köyün ortasındaki tüf kütleli tepenin altındaki yerleşim yerleri de in olarak bilindiği için tüfün rengi olan ak (beyaz) ve in kelimelerinden oluşan Akçain kelimesinin zamanla değişime uğramasından Ağacin olmuş.
Yörenin başlıca kayası tüfler aglomeralar. Tüfler, volkanik merkezlerden (baca,krater) patlamalı şekilde püsküren kül ve lav parçalarının etrafa yayılması ile oluşur. Aglomera ise, volkanik iri parçalardan oluşmuş , bunların gelişigüzel çimentolaşması ile meydana gelmiş kayaçlardır. Bu tüflerin oluşturduğu çok çeşitli yer şekilleri var. Bunlar bölgeye gizemli bir görüntü veriyor. Buralar tarihsel dönemlerde kazılıp-oyularak yerleşim yeri olarak kullanılmış. Kimi zaman hayvan barınağı, kimi zaman yiyecek koruma, kimi zaman yerleşim yeri , bazen de kutsal mekan inşasında tercih edilmişler. Köyün hemen kuzeyindeki yamaçta M.S. 7-8 yy’ a ait (Bizans Dönemi) yerleşim yeri ve dini yapılar vardır. Tarihi eserlere duyarsızlığı burada da görüyoruz. Mağaraları gezerken içim acıyor.
Mahkemeağcin Köyü’ nün başka bir özelliği de, balıkçıl kuşların göç yolu üzerinde olması. Her yıl Mayıs-Haziran aylarında kuşlar buraya geliyormuş. Geçen yıldan kalan yuvalarını kullanıyorlarmış, yeni gelenler ise yeni yuvalar yapıyormuş. Yavrularını uçuruncaya kadar burada kalan balıkçıl kuşlar, su kaynakları kuruyunca yöreden ayrılıyormuş. Köy merkez olmak üzere 3 km alanındaki bir yarıçaptaki bir alanda çok sayıda kültürel jeosit (mağara, yerleşim yeri, kilise….)var. Tüfler içinde bazı seviyeler kırmızı renkleri ile dikkat çekiyor. Yağmurlu havalarda daha da belirginleşiyormuş. Köyün nüfusu oldukça azalmış. Yaklaşık 10 hane kadar ev var. Bizleri güler yüzle karşıladılar. Genellikle yaşlılar kalmış köyde. Yazın sayı biraz artıyormuş.
Abacı mahallesi Mahkemeağcin Köyü’nün 3 km güneybatısında. Buranın hemen doğusunda bulunan tüf ve aglomeralar üzerinde mükemmel yer şekilleri gelişmiş. Bu peribacaları yağış aşındırmasının ürünleri. Adeta bir taş ormanına girmiş gibi hissettim. İlginç olan çok sayıdaki peribacalarının göreceli dar bir alanda olmasıydı. Araştırılması gereken bir durum olduğunu düşündürdü bana. Bir peribacasından diğerine koştum. En güzeli de birkaç peribacasına tırmanabilmemdi. Ama inerken biraz zorlanmadım diyemem. Abacı peribacalarını gördüğümde bunun bir doğa eğitimi olduğunu düşündüm. Jeoparkların sayısının artması bize yerkürenin kaynaklarının sonsuz olmadığını hatırlatır. Jeolojik miraslarımızı korumayı öğrenmeliyiz.
İndibi Mağaraları
İndibi , köyün 3 km kuzeyinde bir düzlüğün adı. Çok katlı mağaralar bu düzlükte yükselen bir yamaçta yer alıyor. Derenin olduğu ve Saraycık köyüne kadar uzanan vadi gezilmeye değer. yaklaşık 10 km lik bir parkur burası. Girişteki kütle aglomera türü bir yapı. Girişi zor. Büyük olasılıkla güvenlik amaçlı inşa edilmiş olmalı. Köyün altında mağaralar var. Geçmişi M.Ö. 2 yy a kadar uzanan bu yerleşim yerleri doğal aşınma , deprem ve yanlış kullanım nedeniyle jeoturizm konseptine yakışmayacak şekilde.
Daha sonra adının Uzundere olduğunu öğrendiğimiz vadiden devam ettik. Burada da doğa bizi muhteşem bir görsel şölenle karşıladı.Çok sayıda dereden geçtik. Bazı yerlerde zorlandık . Çünkü suyun debisi oldukça fazlaydı. Ama ekipten hiçkimse dereye düşmeden buraları aştık. Bir çeşme başında yemek molası verdik. Kumanyalarımızı paylaşarak keyifli bir öğle yemeği yedik. Bu ıssız doğa köşesinde şehir yoğunluğundan uzakta, kuş sesi ve dere şırıltıları arasında çimenlerde uzanmanın keyfi, insana çocukluğunu anımsatıyor. Bu kez ağaçlara tırmanamadım ama peribacalarına da tırmanmak,en tepeye çıkıp oradan doğaya bakmak muhteşem bir duyguydu.
Taşları ve dereleri geride bırakarak Saraycık Köyü ne girdik. Toplamda 15 km lik zorlu bir yürüyüş parkurunu sonlandırdık. Saraycık Köyü camisinin yanında, aracımızda hazırlanan çay ve kahvelerimizi keyifle yudumladık. Güzel bir etkinlik oldu. Doğada geçen her saniyenin bizim için kazanç olduğunu düşünüyorum. Farklı rotalarda buluşmak üzere…
Demet KURT
merhaba;
Harika bir yazı olmuş, kendi köyüm hakkında hiç birşey bilmiyormuşum. Gidip gezmek geldi içimden.