Derler ki Hamiyet Yüceses, “Bakmıyor Çeşm-i Siyah” şarkısını söylerken dışarıda trafik durur…
Taksim meydanındaki Kristal Gazinosun müşterilerinden daha büyük bir kalabalık meydanda birikirdi. Ancak şarkı bittiğinde her şey normale dönerdi. Hamiyet Yüceses, 10 Temmuz 1996 tarihinde vefat ettiğinde geriye bu muhteşem cümleler kaldı. 1946 yılında Hacı Arif Bey’in Bakmıyor Çeşm-i Siyah şarkısını, araya bir gazel ilave ederek okumuş ve çok büyük bir ilgiyle karşılaşmıştır. 1949 yılında bu muhteşem şarkıyı Odeon plaklarına okuduğunda, bugün bile ulaşılamayan bir satış rakamına sahip oldu. Yüceses 1916 yılında İstanbul’da doğdu. Küçük yaşlarda sesinin güzelliği ile dikkat çekti. Fanatiklik derecesinde Hafız Burhan hayranıydı.
Haseki’deki Hacı Kadın İlkokulu’nda okudu. Babasının işlerinin bozulmasıyla birlikte Hamiyet yücese henüz 11 yaşında iken sahnede şarkı söylemeye başladı. 4-5 yıl boyunca Anadolu’nun birçok şehrinde çalıştıktan sonra uzun süre Antep’te yaşadı. Ünü İstanbul’a kadar geldi ve 1932 yılında Beyoğlu’nda ünlü Londra Birahanesi’nde Safiye Ayla’nın kadrosunda gazino çalışmalarını başlattı. Selahattin Pınar, Sadettin Kaynak, Yesari Asım Arsoy, Mısırlı İbrahim ve Bimen Şen’den özel dersler aldı. 1932 yılı Temmuz ayında Kadıköy Mısırlıoğlu Bahçesi’nde düzenlenen yarışmada Türkiye Ses Kraliçesi seçildi. 1933 yılında eski İstanbul Radyosu’nda programlara çıktı. Sahibinin Sesi, Columbia ve Odeon firmalarına plaklar doldurdu. Soyadı kanunu çıktığında Sadettin Kaynak ve Selahattin Pınar’ın ısrarı ile “Yüceses” soyadını aldı. Sadettin Kaynak, Hamiyet’in sesine göre besteler yaptı: O Dudaklar, Yasemen, Kirpiklerinin Gölgesi gibi. Bu plaklar, devrinde satış rekorları kırdı.
Deniz astsubayı Fethi Yüceses ile evlenen Hamiyet Yüceses’in mutluluğu çok kısa sürer. 2 yıl sonra yani 14 Temmuz 1942’de, denizcilik tarihinde Atılay faciası olarak geçen, Atılay adlı denizaltının batmasıyla eşini kaybetti. Bu acı ona unutulmaz, “Gitti de Gelmeyiverdi” şarkısını söylettirdi ve büyük bir ün yaptırdı. Sanatçı daha da büyük çıkışını; güftesi Abdülhak Hamit Tarhan’a, bestesi Mehmet Baha’ya ait olan, ünlü “Makber” adlı şarkıyla yaptı.