Mersin Dağcılık Kulübü(MERDAK) ile yeni bir etkinlik… Heyecanlıyım ve ben yine yollardayım. Cuma günü Hasan Dağı’nın önünden geçerken ona sevgilerimi yolladım. Adana’ya varır varmaz Karasay Zirve Tırmanışı’nın hazırlığını yaptım. Cumartesi sabahı arkadaşlarla Adana’dan yola çıkarak Tarsus’ta, MERDAK’a katıldık. ALADAĞLAR- KARASAY ZİRVE TIRMANIŞI ve Eznevit zirve….
“Yolculuklar başlamaz yürek çağırmasa,
Akıl yorulabilir, yılabilir ama yüreğin sırtı gelmez yere.”
(Nazım Hikmet)Hayıt, Akdeniz ve Ege bölgesinde çok bulunan bir bitkidir. Kendi kendine çoğalır, kökleri güçlüdür, çiçeği kolayca ele gelir ve seyrek durur birbirinden.. Kokusu,içinizdeki coşkuyu uyandırır. Aşk ve şiir doldurur yüreğinize… Benim dağ tutkumun başlaması da sanki başka bir hayıt hikayesi!
Mücevhere Dokunmak
Pozantı’da çay , Çamardı’nda kahvaltı molası verdik. Çamardı’nın kavurması güzel oluyormuş. O yüzden arkadaşlar klasik kahvaltı yerine kavurma yemeyi tercih ettiler. Ben de kendim için bir ilki gerçekleştirip kahvaltımı kavurma ile yaptım. Adana-Çamardı arası yaklaşık 170 kilometre. Aladağlar Milli Park girişinde katılacak diğer gruplarıda alarak, 4 kilometre ilerideki Sokullupınar kamp alanına, oradan da Karayalak kamp alanına geçtik. Kamp eşyalarımız traktörle taşındı. Bazı arkadaşlar yürümeyi tercih ederken, benim için yine bir ilki gerçekleştirmek üzere, traktöre bindim. 2100 metredeki kamp alanına vardığımızda, malzemelerimizi traktörden alıp, çadırlarımızı kurduk. Renk renk çadırlar, dağların gölgesindeki çiçekler gibiydi. 49 çadır kuruldu. Bir de kıl çadır vardı alanda. HASDAK(Hasandağı Dağcılık), Prodoss, Elbistan Dağcılık, Uşak’tan Rota Dağcılık, MERDAK üyeleri ve benim gibi bireysel katılanlarla 65 kişiydik. Çadırlar kurulduktan sonra , Adana’dan katılan arkadaşlarla Demirkazık eteklerine doğru aklimatizasyon( yüksek irtifaya uyum) yürüyüşü yaptık. Dönüp geldiğimizde kamp alanında, çay ocağının dostane dumanı tütüyordu. Çayımız, kahvemiz, sohbetimiz derken güneş bizi bırakıp başka diyarla gitmeye başladı. Gökyüzünü büyüleyici bir kızıllık kapladı. MERDAK ‘ın başkanı Hüseyin Tunç, bütün grubu toplayarak yapılacak etkinlik ve kurallar hakkında bilgi verdi. Güzel ve samimi bir konuşma yaptı. Akşam yemeğinde hafif bir şeyler yedik. Kahvaltıda yediğim kavurma sayesinde pek acıkmamıştım. Saat 22.00 de sessizlik saati başladı ve herkes çadırında dinlenmeye çekildi. Gece 01.00 de kalktık. Sıcak suyumuz hazırdı. Çayımızı içip, hazırlıklarımızı yaptık. 02.00 de yürüyüşe başladık.
Rehberimiz Bilal Üçer tarafından yolda su olmadığı konusunda uyarı yapıldı. Gece karanlığında, yıldızlar eşliğinde, kafa lambalarımızla dağda kırkayak misali tırmanan bir gruptuk. Gecenin genişleyen sessizliğinde, yol arkadaşım, sevgili batonumun tıkırtıları ile şehrin bulanık gürültüsünden kurtulmuştum. Kapı denilen geçiş noktasına ulaştığımızda, rehberimiz kesin sessizlik ve dikkat konusunda uyardı. “Kapı”; Emler, Kızılkaya, Karasay, Eznevit zirvelerine ulaşmak için ve translarda kullanılıyormuş. Gece dağların silueti zaten çok görkemli oluyor. Ama Kapı’nın gölgesi korkutucuydu. Kapı’dan geçerken dağ, sessizliğe gömülmüştü. Sessizliğin şiddetiyle acayip şekiller alıyordu. Bazen de bulanıp, karanlıkta gözden siliniyordu. Batonların kanatsız sesleri, gecenin yalnızlığında “çakıl, çakıl, çakıl…” diyerek konuşuyordu. Düşünün!.. Yıldızların ışıltısı, tırmanan kırkayak, baton tıkırtıları ve Kapı’nın heybetli silueti…
Gün ışımaya başlarken Karasay ve Eznevit’in eteklerindeydik. Güneşin ilk ışığı Eznevit’in tepesine vurdu. Eznevit bir mücevher gibi parlıyordu. Uzun zaman gözlerimi alamadım o güzellikten. Zemin çarşak… Yeşil bir dal bile yok ufukta. Ama bu öyle bir güzellik ki… Dağların uzayan suskunluğunda, günlerce yürüyebilirim. Katır yolunu takip ediyoruz tırmanırken. Yürürken bazen dalıp gidiyor insan. Ama bir katır gibi, bastığımız yeri iyice yoklayıp sağlam basmalıyız. Ya taş kayarsa, ya dengeyi yitirirsem… Aşağıya bakılmıyor. Yükseldikçe, içimde de bir sarhoşluk dalgası yükseliyor. Demirkazık, yanında Emler, Alaca ve Kaldı, biraz ileride Karasay ve Eznevit… Kolkola dizilmiş zirveler, dayanıklılığı ve kuvveti çağrıştırıyor bana. Onlara baktıkça göğüs kafesim özgürce inip kalkıyor. Daha özgür bir havanın estiği, o zirveye bir an önce ulaşmak istiyoruz.
<em>” Önümüzde ne kaldı ki,</em>
<em> Hadi dağ, hadi ova</em>
<em> Ben diyeyim on bin köy</em>
<em> Sen de yirmi bin.</em>
<em> Bir gecelik yolum var.</em> ”
( Fazıl Hüznü Dağlarca)
Saat 08.00 de Karasay zirveye ulaştık. Karasay zirve 3550 metre, Eznevit zirve 3560 metre. 1450 metrelik bir tırmanış gerçekleştirdik. Zirveye ulaştığımızda Karasay’ın bize sunduğu görünüm, içimdeki korkuyu yendi. Yukarıdan bakıldığında dağların ne kadar yaşlı olduğunu ve kıvrımlarında sakladıkları sırları merak ediyor insan. Bu etkinlik, 30 Ağustos Zafer Tırmanışı idi. Grubun tamamı zirveye ulaştığında, dünyanın çatısında saygı duruşunda bulunduk. Sonra zirve fotoğrafları çekildi. Zirvede zamanın ağırlığı üstümüzden kalkmış, özgürleşmiştik. Yorgun ama mutlu… Yarım saatlik yemek molasından sonra, grubun çoğunluğu Eznevit’in zirvesine çıkmak istemedi. Benim kalbimde, o mücevherin tepesine dokunmak yatıyordu. Ama grup ruhu… Ne yapalım… Eznevit’e el salladım ve hep birlikte inişe geçildi. Çarşak zeminde inmekten pek hoşlanmıyorum.Ama bir taraftan da kayarak inmek bazen zevkli oluyor.
Güneş, inişte bizi yakmaya başladı. Kapı’ya vardığımızda kontrollü geçiş yaptık. Gece ürktüğümüz o görüntü yoktu. Ama yine de heybetli bir duruşu var. Dışarıdan bakıldığında kımıltısız bir kütle. Kaya kopmaları çok olduğu için tehlikeli bir geçiş noktası. Dokunduğunuzda, o kımıltısız kaya kütlesinin içindeki devinim size bulaşıyor. Kapı’dan geçtikten sonra inişe devam ettik. Kamp alanı görüldüğünde suyum bitmek üzereydi. 12.00 de kampa girdiğimde ilk işim yükümü atmak, ayakkabılarımı çıkarmak ve ayaklarımı dağın buz gibi suyunda soğutmak oldu. Biraz dinlendikten sonra çadırlarımızı topladık. Kamp malzemeleri traktöre yüklendi. Kendimizi de malzemelerin üzerine attık. Araçlara ulaşıp yola çıktık. Çamardı’na vardığımızda, hemen bir pideciye girip karnımızı doyurduk. Çay ve kahve faslından sonra, dönüş yoluna koyulduk.
Bu güzel etkinlik ve başarılı zirve çıkışı için, Mersin Dağcılık Kulübü’ne (MERDAK) ve Hüseyin Tunç’a teşekkürler. Umarım başka güzel etkinliklerine de katılabilirim. Karasay zirve çıkışından sonra, üç gün boyunca düşlerimde dağlarda gezdim. Rüyalarımın kapısına, dağlardan geçerek ulaşıyordum. Dağlarda taş, kuşlarda tüy, ağaçlarda kabuk, sularda zerre oluyordum düşlerimde. Yeni zirvelere..
DEMET GÜNGÖR