kemancım

gece yarısını onbeş geçe
gözde yağmurlar dökülüyor üzerine
ama tilki düğün yapmıyor(!)
senin hiç kötü sözün yok mu kemancım
hiç kötü halin yok mu senin
hadi birşey söyle

”buz değilizki eriyelim
tuz değilizki çözülelim
ateş değilizki sönelim
bez değilizki çürüyelim
varsın yağsın mavisi
bu yolu yürümemiz gerek” derdin

çok sarı yağmurlar gördük sızlatan
çok siyah yağmurlar gördük ağlatan
şimdi kırmızı sağnaklar dökülüyor toprağına
gökkuşağı bir taç gibi sarmış başucunu
sen tek başına yürüyorsun kemancım

benimki asit yağmuru
her asidin zararı sahibineymiş
eriyorum
çözülüyorum
çürüyorum
buna bir sözün yok mu
hadi çal söyle
güle güle diyemiyorum kemancım…

12/07/2009
dr muharrem yılmaz

1 thoughts on “kemancım”

  1. Bazen söz yok hükmüne bürünüyor, sevgili Muharrem….

    “Gezgin oldum bir zaman
    Çıplak ayak elde asa
    Durdu duracak bir yürekle
    Yollara vurdum kendimi
    Dünyaya sırtımı dönüp
    Araladım gecenin zifiri karanlığına açılan kapıyı
    Yıldızları gözledim
    Rüzgârı dinledim
    Issızlığa gömülmüş ay ışığıyla söyleştim
    Son kez baktığım ceylanın
    Gözlerinden şavkıyan lanetin
    Hakettiğim günah olduğunu bilerek
    Gölgemi dağlarda
    Sesimi çağlayanlarda bıraktım
    Her gece kendi okumla yaralanan yüreğime
    Merhem olsun diye
    Bulutlardan gün ışığı dilendim

    Kulluk sıfatını haketmek için
    Sırat belleyip
    Yere serdim insanlığımı
    Sürdüm azap diyarlarına kendimi
    Kölelere karıştım
    Kendimle yarıştım
    Cefa çektim
    Sefil oldum
    Yargıç ben suçlu ben
    Bir sırdaş gibi sarılıp hicrana
    Gönüllü sürgündüm
    Ruhumu arındıracak nehir
    Gövdemi gizleyecek şehir aradım”
    A. Galip

Yoruma kapalı.