2009 yılı kurban bayramı öncesinde Kızılay’a vekâletle kurban kesimi için internet üzerinden müracaatta bulundum. Müracaat formunda pay verilmesini istediğim 4 kişiyi de belirttim.
Kurban bayramında “kurbanımın Ağrı Et Balık Kombinasında kesildiğine” dair müracaat sırasında belirttiğim cep telefonuma mesaj geldi.
Kurbanımın benim adıma kesildiğine dair cd, sertifika ve bir konserve kutusu kavurma et tarafıma 16.02.2010 tarihinde teslim edildi.
22 Şubat 2010 tarihinde Kızılay genel merkez santralini arayıp pay verilmesini istediğim kişilere teslimat konusunda görüşmek istediğimi belirttim. Benimle (dâhili 1074–1076 nolu telefondaki görevli ile) görüştürdükleri kişi; “ihtiyaç sahiplerine dağıtıma 15 güne kadar başlanacağını” söyledi.
Mart ve Nisan 2010 ayları içerisinde Kızılay genel merkezini telefonla arayıp pay dağıtımının akıbetini sorduysam da yoğunluk gerekçesini ileri sürerek dağıtımın yapılacağını belirttiler.
Ancak aradan uzunca bir süre geçmesine ve 2010 yılı kurban bayramı yaklaşmasına rağmen pay verilmesini istediğim kişilere bu payları ulaştırılmadı.
Dini vecibemi yerine getirmek için Kızılay’a güvenmiştim. Kızılay Pakistan’a ve Şili’ye yardım konusunda tüm ülkelerden önce ulaştığını dile getiriyordu ama benim vekâletimin üzerinden yaklaşık 10 ay geçmesine rağmen tam olarak yerine getirememişti.
Kurban ibadetimi tam olarak yapamadığım kuşkusu ile vicdan azabı içindeydim. “Konunun araştırılarak bu güne kadar teslim edilmeyiş sebeplerinin tespit edilmesini ve pay verilmesini istediğim kişilere gerekli teslimatın yapılmasını; tarafıma da acilen bilgi verilmesini “ istediğim bir dilekçeyi hazırlayarak 11.10.2010 pazartesi günü saat 09;00 sıralarında (Ataç–1 Sokak, No 32 Yenişehir-Ankara) adresindeki Kızılay genel merkezine gittim.
11.10.2010 Saat 09;00
Kızılay Genel Müdürlüğü merkezine giderek dilekçe vermek istediğimi belirttim. Evrak kayıt bölümünde bir görevli dilekçemi aldı. Ancak şeflerinin olmadığı için beni bekleteceğini, dilekçeyi hangi birime havale etmeleri gerektiğine şeflerinin karar vereceğini belirtti. Bekledim. Bir süre sonra şefleri geldi. Dilekçenin Bağış Yönetimi Bölümüne havalesi gerektiğini söyledi. Görevliler kayıt işlemi yaparlarken (Kayıt: 11.10.2010/17464), şefte dilekçemi okudu ve “içiniz rahat olsun, sizi ilgili bölüme götüreyim” dedi. Birlikte dördüncü kata ilgili bölüme çıktık. Şube toplantı halinde idi. Dilekçeyi o bölümün yöneticisi konumundaki kişiye verip beni işaret etti. Adının daha sonra Hale olduğunu öğrendiğim bayan görevli hemen kalktı. Dilekçemi alıp beni kendi masasına buyur etti. Okuması bitince “Bana biraz süre veriniz, dağıtımlarla Sosyal hizmetler birimimiz ilgileniyor, bugün araştırıp gün içerisinde size döneceğim ve aksaklığı gidereceğiz.” dedi. Teşekkür ederek ayrıldım.
11.10.2010 Saat 10;40
Hale hanım 0-312-435 86 22 nolu telefondan dilekçemde belirttiğim cep telefonumu arayarak; “Kurban bağış işlemini yaparken dağıtılmasını istediğinizi belirttiğiniz kişiler mesajı, birimimizden Sosyal Hizmetler birimine gönderilirken teknik hata nedeniyle boş gitmiş. Bu sebeple de dağıtım gerçekleşmemiş, bu gün dilekçenizde belirtilen adreslere kargo ile gönderilip teslim edilecektir.” dedi ve adreslerin teyidini almak istedi. Aydın, merkezde oturan kişinin şimdi başka bir ile taşındığını söyledim. “Yeni adresini verme şansınız varsa, kargoyu o adrese yönlendirelim” dedi. Bilmediğini onun yerine o payı da Eskişehir adresine gönderilmesini istediğimi belirttim. Ayrıca dilekçeme yazılı cevap isteğimi de yineledim.
11.10.2010 Saat 13;41
Hale Hanım 0-312-435 86 22 nolu telefondan dilekçemde belirttiğim cep telefonumu arayarak; “Resmi cevabi yazıyı hazırladık ve dilekçede belirtilen adrese yolluyoruz. Bunu bildirmek için aradım.” dedi. Karşılıklı teşekkürlerden sonra görüşme sona erdi.
14.10.2010 Saat 14;45
2009 yılı Kurban bayramı öncesinde pay verilmesini istediğim kişilerin payları Eskişehir’de Kızılay görevlileri tarafından imza karşılığı teslim edildi.
19.10.2010 Saat 13;30
Kızılay Genel Müdürlüğünün 12 Ekim 2010 tarihli ve D.50.0.KZY.0.31-619/363 (22703) sayılı cevabi yazısı tarafıma ulaştı.
—————————————————————————————————————–
SAYI: D.50.0.KZY.0.31-619/363 12.10.2010 * 22703
KONU: 2009 Kurban bağışınız ile ilgili
Sayın Ergün VEREN;
11.10.2010 tarih ve 017464 sayılı dilekçeniz ile kurumumuzdan istemiş olduğunuz talebiniz araştırılarak 2009 yılında vekâletiniz Et Balık Kurumunun Ağrı Kombinasında kesilerek tarafınıza konserve, cd ve teşekkür belgeniz gönderilmiştir.
Ancak internet üzerinden gerçekleştirdiğiniz vekâletinizde açıklama kısmında belirtmiş olduğunuz 4 ihtiyaç sahibi sistem tarafından maalesef okunamadığı için taraflarına bu güne kadar gönderim gerçekleştirilememiştir.
Bu nedenle bildirmiş olduğunuz ihtiyaç sahiplerinin bu gün (11.10.2010) itibariyle adreslerine konserveleri kargo ile gönderilecektir.
Bizlere göstermiş olduğunuz duyarlılık ve hassasiyet için teşekkür eder; saygılarımı sunarım.
Ömer TAŞLI
Genel Müdür
—————————————————————————————————————–
Kurbanım 2009 yılı kurban bayramında kesildi. Pay verilmesini istediğim kişilere payları 14 Ekim 2010 tarihinde teslim edildi.
Böylece Kızılay bir atasözünün gerçekliğini ispat etti; “Elden gelen öğün olmaz, oda vaktinde bulunmaz.”
Bu işin peşine düştüm ve pay verilmesini belirttiğim kişilere kurban eti paylarının ulaşmasını 10 ay sonra da olsa sağlayabildim.
Ya diğerleri…
Kızılay’a güvenip yaptığı kurban bağışının peşine düşmeyen nice bağışçıların pay verilmesini istedikleri kişilere de, sistem tarafından maalesef okunamadığı için taraflarına bu güne kadar gönderim gerçekleştirilemedi mi yoksa?
Ey Kızılay! Sana güvenmeye devam edeyim mi?
Ergün VEREN
Ankara, 20 Ekim 2010
Sayın üstadım ERGÜN
Anı nızı tekraren okumuştum. Yakın geçmişte yaşadıklarımızla, GÜVEN kavramının ortamımız da içinin ne kadar boşaltıldığını Devletler , kurumlar ve insanlar arası münasebetlerdeki objektif gözlemler bu kavramın Ekonomik çıkarlara dayalı ticari
bir araca dönüştüğünü bize hatırlatmıyormu
O halde güven duygularımızı yeniden gözden geçirmeye ben kendi adıma mecburum.
Teşekkürlerimle..
Sizin takibini yaptığın konu dini bir görevin yerine getirilişi. Ya devletin diğer kurumlarında(eğitim, sağlık, hukuk vb.) takip edilmeyen ve hatta ettirilmeyen konuları düşünecek olursak… Bence sorun hemen bütün kurumlarda iş bilmeyen bir çok kişinin görevlendirilmiş olması (eğitimci olmayan eğitim bakanı gibi)