imgelem KÜLTÜR VE SANAT Erhan Pınarbaşı’dan Leylak Kokusu

Erhan Pınarbaşı’dan Leylak Kokusu

Ellerinde Kan Vardı, Çukura Sığmayan Adam, Kar üşüdü, Mühür, Sevdalı Irmaklar- (Munzur ile Pülümür), Külden Künyeler, Senden Sonra Hiç Ağlamadım, Aynadaki Kadın ve 2008 yılı basımı Kar ve Kan, Leylak Kokusu adlı uzun hikayenin yer aldığı Çorap Teki…

Erhan Pınarbaşı, Sivas’ın Gemerek ilçesine bağlı Çepni kasabası doğumlu. 1979 yılında başladığı askeri okuldan 1983 yılında Foto-Film uzmanı olarak mezun olmuş ve 2006 yılına kadar Foto-Film Uzmanı olarak görev yapmıştır.
Erhan Pınarbaşı, edebiyat yaşamına şiirle başlamış ancak biz onu daha çok Damar dergisi, Evrensel Kültür, Edebiyat ve Eleştiri, Yaba, Kıyı, Kül gibi dergilerde yayımlanan öyküleri ile hatırlıyoruz…

Erhan Pnarbaşı’nın Çorap Teki adlı kitabında yeralan 11 öyküden biri de Leylak Kokusu … Konu itibarıyla taşrada geçen bir aşk hikayesi gibi gözükse de derin bir tarihi yaranın izlerini aktarmak üzere kaleme alınmış…  Öykünün sonunda Rıfat Ilgaz’ın “Sen gidiyorsun leylaklar kalıyor mu sanki” dizesi aklıma geldi, yüreğim fena cız etti…

Erhan Pınarbaşı'dan Leylak Kokusu
Leylak Kokusu’ndan Kısa Bir Bölüm

Bir haftayı geçmişti. Sofraya oturmadan ellerimizi yıkıyorduk. Çömelip ibriğin ağzına ellerimi uzattım. Kalkmak üzereyken, başıma dökülen suyla irkildim. Masmavi gökyüzü, bir insanın gözlerine sığar mıydı! Sapsarı ekinler, saç olup omuzlarından dökülür müydü! Gülümsüyordu, ‘Adım Mişa.’ dedi.

Göğe bakıyordum, ekin tarlalarına. Beyaz bir buluttu ağzı. Hafif bir yel, başakları alıp yüzüme sürüyordu. Yeniden açıldı beyaz bulut, ‘Mişa, benim adım Mi şa!’ dedi. Taş kesildim. Adımı söyleyemedim. İçimdeki bahar, gözlerimden fışkırdı. Utangaç bir gülümseme yapıştı dudaklarıma.

Şahbender KORKMAZ