Eğitim ve Kültür Alanındaki Yenilikler

Türkiye Cumhuriyeti, Ulu Önder Atatürk’ün Türk ulusu ile gerçekleştirdiği seçkin bir eserdir. Birinci Dünya Savaşı 1918 yılında Osmanlı İmparatorluğunun dahil olduğu İttifak Devletleri’nin yenilgisi ile bitmişti. 30 Ağustos 1918’de Mondros Mütarekesi ile silahlarımızı İtilaf Devletleri’ne bırakmıştık. Ülkemiz paylaşılmaya başlandı. 19 Mayıs 1919 sabahı Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı ile Türk ulusunun Kurtuluş Savaşı başladı. Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlandıktan sonra  fikrî savaşımız başladı. Lozan Antlaşması’ndan sonra bağımsız bir devlet olarak ortaya çıktık. Meclisteki tartışmalar sonucunda cumhuriyet ilan edildi. Kendini yurduna ve ulusuna adayan Atatürk ikinci bir Kurtuluş Savaşı’na başladı. Yönetim şekli değiştikten sonra cumhuriyetin gereklerine uygun yeni kurumlar oluşturulmalıydı. Bilime inanan, olayları iyi yorumlayan, çağdaş bir toplum yaratmak için inkılâplar yaptı. Cumhuriyet döneminde yetiştirilen gençlik, özenle ve sabırla yetiştirilmeliydi. Eğitim ve kültür alanındaki yenilikler, çağdaş ve yaratıcı olmalıydı.

Eğitim ve Kültür Alanındaki Yenilikler

Tevhidi Tedrisat Kanunu’nun Çıkarılması

Eğitim ve kültür alanındaki yenilikler içinde ilk adım eğitim kurumlarının milli, laik ve modern esaslara uygun olması için TBMM tarafından 3 Mart 19242’te 430 sayılı kanun ile Tevhidi Tedrisat Kanunu’nun çıkarılmasıdır. Bu kanun ile tüm eğitim kurumları Maarif Vekâlet’ine (Milli Eğitim Bakanlığı’na) bağlanmıştır. Eğitimin temel kanunu olarak kabul edilerek sonraki kanunlara esas teşkil etmiştir. 1982 anayasasında 174. maddeyle koruma altına alınmıştır.
Tevhidi Tedrisat Kanunu, “Halifeliğin Kaldırılması” ve “Şeriye ve Evkaf Vekâlet’inin Kaldırılması” hakkındaki kanunlarla aynı gün çıkarıldı. Ayrıca Harf Devrimi ile tekke ve zaviyelerin kapatılması gibi diğer Atatürk devrimlerinin gerçekleştirilmesinde alt yapıyı oluşturan bir kanundur.

Medreselerin Kapatılması

Medrese, Müslüman ülkelerde orta ve yüksek öğretimin yapıldığı eğitim kurumlarına verilen genel bir addır. Eskiden ülkemizde ve birçok Müslüman ülkede din ve hukuk alanında eğitim veren ve görenekçi yöntemlerle yönetilen bir öğretim kurumudur. Bu okullar genellikle bir cami avlusunda öğrencilerin ders gördüğü vakıf odalarından oluşmuştur. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte çağın gelişimine ayak uyduramadığı düşünülerek kapatılmıştır. İlk medrese Karahanlılar döneminde açılmıştır. Medrese, Arapçadan türetilen ve ders anlamına gelen bir kelimedir. Medreselerde, Kur’an, Sarf, Nahv, Mantık, Hadis, İlm-i heyet, İlm-i hesap gibi dersler görülmekteydi.
13 Nisan 1924 tarihinde, medreselerin kapatılmasına ve modern eğitim kurumlarının açılmasına karar verilmiştir. Amacı kültür yıpranmalarını ve ülkede ikilik çıkmasını engellemekti. Medreseler kapatıldıktan sonra din adamlarının yetiştirilmesi için İmam Hatip Okulları ve İlahiyat Fakülteleri açılmıştır.

Maarif Teşkilatı İle İlgili Kanunun Çıkarılması

Maarif Teşkilatı Kanunu, 2 Mart 1926 tarihinde ilkokul, lise ve yüksek öğretimin belli esaslara göre düzenlenmesi için çıkarılmıştır.
Eğitim sisteminin ana çizgileri bu kanun ile belirlenmiş, okul açma yetkisi Milli Eğitim Bakanlığına verilmiştir. Okullarda hangi derslerin ne şekilde okutulacağı belirlendi. Yabancı okullarda Türkçe, Tarih, Coğrafya ve Felsefe derslerinin Türk öğretmenler tarafından okutulması karara bağlandı.

Millet Mekteplerinin Açılması

1 Kasım 1928 tarihinde Millet Mektepleri açılmıştır. Temel amacı halkın okur yazarlık oranını artırmak ve harf inkılabını başlatmaktır. Harf inkılabından önce halkın dili Arapçaydı. Millet Mektepleri ile birlikte halkın okur yazarlığı artmış, Latin harflerinin daha kolay öğrenildiği tespit edilmiştir. Eğitimler sonucunda halkın büyük kısmı okuma yazma öğrendi ve ülke ekonomisi de kalkınmaya başladı. Lise mezunları ülkenin dört bir yanında bu eğitim seferberliğine katılmış ve görev yapmışlardır. Halk artık Latin alfabe ile yayımlanan günlük gazeteleri okuyarak dünyadan haberdar olmaya başlamıştır.

Latin Alfabesinin Kabul Edilmesi

Eğitim ve kültür alanındaki yenilikler içinde en önemlisi Harf Devrimi’dir. Harf Devrimi, Türkiye’de 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı “Yeni Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında Kanun”un kabul edilmesi ile gerçekleşmiştir. Bu yasa ile o güne kadar Arap harfleriyle kullanılan Osmanlı alfabesinin resmiyeti son buldu ve Latin harflerini esas alan Türk alfabesi yürürlüğe kondu. Mustafa Kemal, şu sözü ile Harf Devrimi’nin önemini anlatmıştır. “Büyük Türk milleti, cehaletten az emekle kısa yoldan ancak; kendi güzel ve asil diline kolay uyan böyle bir vasıta ile kurtulabilir. Bu okuma yazma anahtarı ancak Lâtin esasından alınan Türk alfabesidir.”
Alfabenin kabulü sonrasında Millet Mektepleri açıldı. Bunun sonucunda geniş halk kitlelerine okuma yazma öğretilmiştir. 24 Kasım 1928’de Atatürk, Millet Mektepleri Başöğretmeni ilan edilmiştir.

Türk Tarih Kurumu Kurulması

Atatürk, Türk ve Türkiye tarihini çağdaş sosyal bilim anlayışıyla araştırmak ve yaymak; bu alandaki araştırmaları desteklemek ve toplumdaki tarih bilincini geliştirmek amacıyla 15 Nisan 1931 tarihinde Türk Tarih Kurumu’nu kurmuştur. Osmanlı Devleti “ümmetçi tarih anlayışı” nedeniyle tarih kitaplarında İslam tarihi özelliklerini taşıyordu. İslamiyet’in kabulünden önceki Türk Devletlerinden bahsetmiyordu. Türk kültürü en eski uygarlıklardan biridir. Atatürk’ün yönergesiyle, 16 üye tarafından 15 Nisan 1931’de “Türk Tarih Cemiyeti” adı altında kurulmuştur. 1935’te kurumun adı Türk Tarih Kurumu’na çevrilmiştir. Atatürk’ün amacı Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi tarih görüşünü oluşturmaktı. Çünkü Türk kültürü en eski uygarlıklardan biridir. Kültürümüzün Dünya medeniyetine katkıları, Türk yurdu hakkındaki kuşkuların giderilmesi kurumun hedefleridir. Tarihimizi, çağdaş sosyal bilim anlayışı ile araştırarak toplumdaki tarih bilincini geliştirmek gerekir.

Türk Dil Kurumunun Kurulması

12 Temmuz 1932’de Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulmuştur. TDK’nın kuruluş amacı, Türkçeyi incelemek ve Türkçenin gelişmesine katkıda bulunmaktır. “Türk Dili Tetkik Cemiyeti” adı ile devletten ayrı bir dernek olarak kurulmuştur. Kurucuları Samih Rifat Bey, Ruşen Eşref, Celâl Sahir ve Yakup Kadri’dir. Amacı, “Türk dilinin öz güzelliğini ve varsıllığını ortaya çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek” olarak belirlenmiştir. Çağdaş Türkçede Atatürk’ün öncülüğünde özleştirme akımını başlatmıştır. 1982’de kabul edilen Anayasa ile Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu  olarak tek bir çatı altına alınmıştır.

Üniversite Kanunu’nun Çıkarılması

Üniversite Reformu, modern tarzda yükseköğretim ihtiyacını karşılamayan Darülfünun’un yerine, bu ihtiyacı karşılayacak okulların kurulmasını amaçlar. Bu reform hareketinin dayanağı, 2252 sayılı ve 1933 tarihli kanundur. Amacı düşünce, vicdan ve bilim alanında özgür bireyler yetiştirmektir. Bireylerin etnik, dinî ve kültürel kimliğine bakılmadan eğitim alabilmesi esastır. Bu modern eğitim anlayışına Tevfik Fikret ve Ziya Gökalp gibi değerli düşünürler öncü olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nde yüksekokulların gelişmesi, İstanbul Darülfünunu’nun yeniden düzenlenmesi ve Ankara’da yeni yükseköğretim kurumlarının açılmasıyla ivme kazanmıştır. Ankara Hukuk Mektebi (1924), Gazi Eğitim Enstitüsü (1926) ve Ziraat Enstitüsü’nün (1930) cumhuriyetin hedefleri doğrultusunda kurulan objektif yüksek öğretim kurumlarıdır. Bu dönemde ülkemize davet edilen İsviçreli Profesör Albert Malche,  çağdaş eğitim kurumlarının tasarlanmasında önemli katkılar sundu.
İstanbul Dârülfünunu  1933 yılında kapatılarak, yerine İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. Yeni üniversite anlayışının yerleşmesi için Almanya’dan gelen akademisyenlere görev verilmiştir.  Bu reform hareketi ile birlikte üniversite, fakülte, rektör kavramları yerleşti. Üniversiteler Reformu, Cumhuriyet döneminde yapılan eğitim ve kültür alanındaki yenilikler açısından bakıldığında çok önemli bir yer tutar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir