Bu sabah, Şehriyar’ı düşünürken
Elli yaşımın eşiğinde hatırlamak şimdi
yeniden yeniden yeniden isterim her şeyi
hatırlamak yalnızlığı, tenha giden günleri
adımızı dillerinden düşürmeyen dostları
ve insanları, uzak yaralı çıplak, hatırlamak…
Hatırlamak isterim uçuşunu bir böceğin
ve duymak tavşanların telaşla koşuşunu
ağaçların her bahar al yeşil duruşunu
hülyayla bağlanışını çocuk gözlerimin dünyaya
bir kalpten ötekine düşen küçücük mutluluğu
Hatırlamak isterim sonsuza kadar
peryavşan kokan su başlarını ve beş yaşlarımı
eteklerinden uygarlık silkelerken ağrı’ların dağı
adlarını yenicek öğrendiğim envai çiçeklerin
kokusunu hatırlamak çiğ sonrasındaki
Uzak yolları da hatırlamak yeniden
ıssız, sıkılgan, tozlu, ille de maceralı yolları
yitip gidermiş meğerse o yollardan çocukluk
bilemedim var dönemeçler, ayrılıklar, ölümler
o yollardaymış ah! şimdi eksikliği çekilen günler
Az gidilip uz gidilen zor hayallerin tozunu
masal gecelerindeki üç elmadan irisinin kozunu
tuzağa düşürülmüş devin dehşetli korkusunu
hatırlamak isterim şu an bile iğdelerin kokusunu
ve ansızın dönüşünü ateş böceklerinin kırlara
Kış gecelerinin sıcak sığınağıydı masallar
sonra kar, tipi, rüzgar ve paramparça hayatlar
bilmem ki hep düşman mı olmalıydı kurt ile kuzu?
ah dönüp Aralık’ta bir kez daha çocuk olsam
yıkansam bir kez daha o sularda ve solsam
Hatırlamak Aras kıyısında mis kokulu yarpuzu
bostanları, şalağı, gülbeseri, üstüne de taş tuzu
çerçilerin akide şekerini, zenci kızlı sakızı…
şimdi de sanki damağıma yapışık da tat verir
yitip giden günlerimden, uğultulu bir ses verir…
Hatıramdadır Ertuğrul’un yurdu, Iğdır elması
ah gidip gidip o köylerde konuk olması
kara üzümü, ağlayan narı, bir de ayvası
tatlı bir rüya gibidir şimdi aklımda
andıkça titrer içimde, gönlümde, her yanımda
Hatırlamak isterim her zaman heyecanla
insanın ekmek ve ter kokusunu makinaların
pamukların çiçek açışını kıpırdayışını başakların
geniş düzlükler boyunca, yollar, ovalar boyunca
ılık rüzgarlarda kıpır kıpır bağırışını yeşil tarlaların
Güneşli masmavi bir göğün gölgeliğinde
kıyıcığında kıraç kızıl tepeciklerin
yalın ayak koşarak tutunduğun traktörden
izlemek dinlemek izlemek dinlemek, ah!
sonsuz su boylarınca şarkısını leyleklerin
Hatırlamak isterim her dem ürpererek
acılı yıllarını ilk gençliğimin, ilk aşkını
ve çığlığını kalbimin bulvarlar boyunca uzayan
geniş bulvarlar boyunca haykırışını kardeşlerimin
mahpus günlerini, öfkeyi, hatırlamak ve susmak
Hatırlamak isterim her gün, hatırlamak
gecelerime sızan bunca sonsuz acıyı, ey zaman
tazeleyen sensin hatıralardan bunca yarayı
ürperten ve kırılıp dökülen ve yalan, ey zaman
sensin elbet kurutan hatıraların yemyeşil ağacını….
Uyandım işte elli yaşımın eşiğinde bu sabah
gördüm ki, hatırladıklarım silik, yaralı, uzakta…
fakat umudun goncası koynumda dipdiri ve ayakta
nar taneleri gibi saçılmakta kalbimdeki ateş
ve ömrüm, bir ateşten öbürüne savrulmakta…
TUĞRUL KESKİN
15 Mayıs 1960, Aralık / Iğdır doğumlu. Asıl adı Ertuğrul Keskin. Azer Tuğrul Keskin, A.Tuğrul Keskin imzalarını da kullandı. Bir Suyun Kıyısında, Sussam Gönül Razı Değil, Babek, Soğuk Yara, Zifir, Kanda’har, Kavil, Eski’ten, Zito i Epanastasis, Solgun, Babek ve Kırılan Kar Sesi adlı şiir kitapları vardır.
Tuğrul Keskin 1990 Dokuz Eylül Şiir Ödülü, 1994 Dionysos Şiir Ödülü, 2004 Yunus Nadi Şiir Ödülü (Zifir)
2004 Dionysos Şiir Ödülü (Yeniden), 2008 Behçet Aysan Şiir Ödülü ve Kavil ile 2019 Attilâ İlhan Şiir Ödülü almıştır.