Ercüment Kalmık(1909-1971)
Ercüment Kalmık 1939’da Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitirip ve Paris’e gider. Burada Andre Lhote Akademisi’nde eğitim alan sanatçı, yoğun olarak Akademizm’in etkisinde kaldığı ve geleneksel eğitim aldığı öğrencilik yıllarının ardından 1940’larda Empresyonizm’e, Kübizm’e ve Neokübizm’e dek birçok akımı dener. Batı sanatını yakından ve kaynağından inceleme fırsatı bulur. Doğadan hareketle biçim ve rengi öne çıkaran ama öz ve içeriği de göz ardı etmeyen bir anlatım kazanır. Portreler, nüler, doğa ve kent görünümleri ile geçen 1940’lı yıllarda, sağlam ve akıcı bir desen anlayışı, süreklilik arzeden kompozisyon yapısı, eserlerinin belirgin niteliği olur. 1940’ların ortasında ortaya koyduğu ve bezemesel öğelerden yararlandığı, çizgisel nitelikli anlatımı da dikkate değer yanlarındandır. 1953-54’de Roma, 1956’da Amerika’ya giderek tecrübelerini daha da arttıran Ercüment Kalmık, bu yıllarda lirik soyutlamacı bir yaklaşım dener. 1960’larda da bu lirik anlatımı devam eder. Eserlerinde Kübizmin parçalanmış düzlem anlayışını korumakla birlikte, serbest fırça vuruşlarıyla geniş renk lekeleri uygular. Yağlıboya yanında, bu yıllarda yaptığı baskı çalışmaları da oldukça ilginçtir. Genellikle iki renkli olan özgün baskılarında illüstratif nitelikler ağır basar. Yağlıboyadan pastele ve guvaşa, desenden baskıya kadar her tekniği ve resim türünü kullanmış ve hemen tüm resimlerinde dinginlik ve denge esas olmuştur.
Doğa, denizler, martılar, insanlar Onun resimlerine kaynak teşkil ederken; devamında kompozisyona önem verir. Bu konuyla ilgili görüşlerini açıklarken: “Her ne kadar resmin bir konusu varsa da konu her zaman herşey değildir. Konu esas değil bir başlangıç olmalıdır. Renk ve biçimlerin düzeni ile ifade etmek, konuyu tamamlar. Ve böylece resim bir kompozisyon halini alır. Kompozisyon ise resmin en önemli ve ifadeli tarafıdır…” demektedir34. Ercüment Kalmık, resmin, kendine özgü işaretlerden oluşan ve okunması gereken bir “yazı” olduğunu da kabul eder. Bu manada, kendine has bir “yazı” ortaya koyması gerektiğinden hareket ederek iç dünyasını yansıtan ve kaynağını, öncelikle deniz motiflerinden alan bir üslup belirler35. Özellikle yağlıboya ve baskılarında; düz, eğri, kaligrafik çizgilerden, öğelerden yararlanan sanatçı; kendine özgü bir yorumla desen ve renklerin kontur yapısını esas alarak eserlerini geliştirip; sanatının temellerini, Batıyla kendi kültür değerlerimizin sentezi yoluyla oluşturur.
34 Ercüment Kalmık, Ercüment Kalmık, Ankara 1991, s. 73-75.
35 Sıtkı Erinç, “Ercüment Kalmık’ın Sanatı Üzerine”, Ankara 1991, s. 69-70.
Hazırlayan
Nazlı ŞAHİN