Burhan Doğançay (1929-…)
Babası Adil Doğançay’ın etkisiyle resme karşı ilgi duymaya başlayan Burhan Doğançay, özellikle lise yıllarında bol bol desen çizerek, zor bir teknik olan suluboyada kendini yetiştirmeye çalışır. 1950-55 yıllarında Paris’te ekonomi tahsili yaparken, suluboya ve guvaşla izlenimci tarzda doğa ve kent görünümleri yapar. Sanatçı Türkiye’ye dönünce, kısa bir süre faaliyetlerini burada devam ettirir. 1962 yılında New York’a yerleşerek bundan sonraki hayatında genellikle yurtdışında çalışır. New York’ta bulunduğu ilk yıllarda kent görünümleri yapan Burhan Doğançay yavaş yavaş, toplumun bir parçası olarak gördüğü, hoş ve karmaşık mesajlar içerdiğine inandığı kent duvarları ve afişlere yönelir. 1963’ten itibaren de bütün sanatını dünya duvarlarından etkilenerek yapılandırır. Bu yönde, yaklaşık 110 ülkeyi gezerek halkların kültürünü inceler. Buralardaki duvarları ve içeriklerini tespit edip, soyut resim anlayışı içinde çözümleyerek bütünsel bir temele oturtur.
1966’ya kadar olan çalışmalarında afişler daha çok mizahi, politik görünümleriyle Doğançay’ın resminde yer alırken, 1970’lerden sonra kaligrafik çağrışımlar yaptıran kalın, kıvrık çizgisel motiflerle, lirik-soyut resimler yapar ve biçimsel öğeleri ön plana alır. İslam kaligrafisine olan derin ilgisi; Osmanlı kültürü ve tarihini kendine özgü biçimde estetik yorumlarla ele aldığı yapıtlarına yansır ve bu yönde çalışmalar yapar. Eleanor Flomenhaft, Doğançay’ın resimlerinin bu yönüyle ilgili olarak şunları söyler: “… Bir kompozisyonun estetik niteliklerini her zaman göz önüne alan Doğançay, kaligrafik işlerinde olduğu gibi tuvali canlandırmak için reklamlardan yararlanır.”
“… Doğançay, çocukluğundan beri ışık-gölge kullanımıyla büyülenir. Üzerinde kurdele benzeri şeritlerin eklendiği büyük boyutlu tuvallerini güneşe çıkararak güneşin gölge izlerini yakalamaya çalışır. Bu kıvrımlar sanatçının göz aldatımından yararlanarak gerçekleştirdiği duvar resimlerindeki küçük kıvrımlardan doğarak bağımsız bir diziye dönüşmüştür. Bunların tuvale aktarılmasıyla ortaya çıkan iri biçimler, Japon, Çin ve Arap kaligrafisini anımsatır. İçimizde bunları Türkiye’deki anıtların cephelerindeki kitabelerle karşılaştırma isteği uyanır” 28.
1980’lerdeki eserlerinde de kaligrafik biçim ve düzenlemeler belirginleşir, vurgulanır. Öyle ki, sanatçı bazı yapıtlarına “kaligrafi” adını vermeyi uygun bulur. Desen, özgün baskı, duvar halısı, heykel ve fotoğraf gibi çok farklı tekniklerle ilgilenen Burhan Doğançay, dinamik bir düşünme süreci içinde yarattığı yapıtlarında, aynı motiflerle sürekli farklı yapıtlar yapar ancak her parça bir bütünle uyumlu kalarak estetik nitelikler ön planda olur.
Zeynep Rona, Burhan Doğançay Retrospektif, İstanbul 2001.
Hazırlayan
Nazlı ŞAHİN