imgelem DENEME KİTAP FUARLARINDAN BİRKAÇ FOTOĞRAF

KİTAP FUARLARINDAN BİRKAÇ FOTOĞRAF

Konuşmacı olduğum İzmir Kitap Fuarlarının birinde sıra bana gelince lafa “Ben kitap fuarlarına karşıyım,” deyip arkasını getirdim. Hatta Eiffel Kulesinin yapımına ömrü boyunca karşı olan bir üstadın her şey bitip yerli yerine oturduktan sonra kulenin bilmem kaçıncı katındaki restorandan hiç çıkmadığını filan da anlattım. (“N’apayım,” demiş üstat, “Paris’te kulenin görülmediği tek yer burası!”) Benimki de o hesaptı zaten: Muhalefetimi muhalefetin tribününde dile getirmek… Dışardan konuşup zırzır yapmaktansa…

Kaç yıl önceydi, unuttum. Kırmızı Kedi standındaydım. Az ötemde adını ilk kez duyduğum kibar bir hanım yazar vardı. Boş kaldığım zamanların birinde önündeki kitaplara şöyle bir göz attım. Evirip çevirirken konuşmaya başladık. Gayriihtiyari “Bakın, şöyle de yapabilirsiniz, üslubunuz buna yatkın” diyerek önü sıra yol çizmeye başladım. Tavrım çok hoşuna gitmiş: “Edebiyat dünyasına yeni girdim evet,” dedi, “fakat aynı türde yazan birçok yazar bana çelme takarken siz (deyim bana ait) kafa açıyorsunuz. Böyle bir şeyi ilk kez yaşıyorum.” Mutlu mu olayım, yoksa şu genç kadın yazarın sitemine mi üzüleyim; şaşırdım kaldım. Böyle şeyler bana ters geliyor çünkü. Ben, edebiyata benden önce onlarca kitapla emek vermiş üstatlarımdan hiç çelme yemediğim gibi tersine, uyarılarına hep dikkat ettim, aydınlattıkları yolda yürümeye çalıştım. Zaman zaman aldığım eleştirileri burada sıralamaya kalksam…

İzmir Kitap Fuarlarının birinde Server Tanilli… Tam karşımdaki bir yayınevinin standında oturuyor, önü sıra gelip geçen kalabalığı inceliyordu. Dakikalar dakikaları kovaladı, fisebilillah kimse gelip kitap imzalatmadı. Oturduğum yerden kalkıp fuar içinde turlamaya başladım. A! Ne göreyim?! O zamanlar sık sık sevgili değiştirmesiyle, paparazzi sayfalarını ‘marifetleri’yle şenlendiren bir ‘kadın yazar’ın önünde kuyruk, kuyruk, kuyruk… Bende ip o zaman koptu. Gerçi daha sonraları fuarlarda yazarlık marifetleri yerine başka bazı özellikleriyle arz-ı endam eden tuhaf ‘tip’ler görmeye başladık ama… Kimi eski bir asker, kimi eski bir belediyeci, kimi 15 yaşında ergen çocuk, kimi İslamcı, kimi -ayıptır söylemesi- solcu… Ne ararsanız var, derde devadan gayrı!

Siz hiç kitap fuarlarının herhangi birinde yazdığı kitapları karpuz satar gibi satmaya çalışan ölçüsüz endazesiz tipleri gördünüz mü? Ergenlik çağındaki (özellikle) kız çocuklarını adeta olta atarak tutan, “Bak bu kitabım tam da sana göre, üstelik ucuz, hadi al bunu, adın neydi, söyle sana da imzalayayım,” deyip “çoksatar yazar” olanları gördünüz mü?

Ah canım dostlarım benim… “Bu yazar da çok agresif canıım!” demesi kolay. Bunları, bunlara benzer daha onlarcasına tanık ol, bakalım siz ne olacaksınız? Ben bir onurdan söz ediyorum, yazarlık, şairlik, ediplik onurundan…

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir